Yazımın başlığını Sayın Mehmet Yolyapar'ın 25 Ekim 2019 tarihli Çorum Haber gazetesindeki sözlerinden esinlenerek kaleme aldım.

Sayın Mehmet Yopyapar, Leblebi TV'de katıldığı canlı yayında Çorum için önemli sayılacak sözler söylemiş. Ve:

"Çorum Çimento Fabrikası, 1957 yılında işletmeye açıldı. Çorum'da gerek sanayileşme, gerekse sosyal yaşam açısından adeta okul görevini yerine getirdi. Çorum'a ekonomik ve sosyal bakımdan büyük katkıları oldu. Ama, yer seçiminin yanlışlığı yüzünden kentin üzerine yıllarca gaz ve toz kustu. Üstelik, devletin sermaye artırımlarına Çorumlu ortaklar katılamayınca, bir ev parası yatıran ortak sonunda sigara parası alıp çıktı" demiş.

Sayın Yolyapar’ın;

• "Okul görevi yaptı.

• Bir ev parası yatıran ortak sonunda sigara parası alıp çıktı." sözlerindeki bu iki ayrıntıyı birlikte inceleyelim.

Türkiye'de kurulan fabrikalardan örnek alıp, sanayiciliğe yönelen il sayısı azdır. Çorum bunu başaran illerdendir.

Çorumlu sadece Çorum’la yetinmemiş Turhal, Tekirdağ, Elazığ, Avanos gibi yerlere de fabrikalar kurmuş, oralarda da öncülük yapmıştır.

Çorum'un ilk toprak sanayicileri içinde kış aylarında leblebicilik, saraçlık yaparken yaz aylarında harman tuğlacılığı, testi, küp gibi toprak sanayi üretimleri yapanlar vardır.

Bu girişimci yaratılışın kıymetini bilmek, daha ileri götürmek gerekiyor.

Gelelim Çimento Fabrikası yatırımından uğranılan zarar meselesine...

Bu Türkiye'nin ileri görüşlü ekonomistlerden yoksun olmasının doğal bir sonucudur.

Meselenin temel noktası halka açık anonim şirketlerle ilgili kuralları düzenlerken, enflasyon olayının hesaba katılıp, ona göre bir maddenin sözleşme hükümlerine konulamamasıdır.

"Sonraki sermaye artışlarında, önceki yatırımların değeri; enflasyon oranında artırılacaktır!" gibi bir maddenin konulması Sayın Yolyapar'ın " Bir ev parası yatıran ortak sonunda sigara parası alıp çıktı" şeklinde ifade ettiği olayı düzenlemeye yeter!

Buna benzer bir öneriyi Sayın Prof. Dr. Ahmet Samsunlu'nun bir yazısında okuduğumu anımsıyorum.

Aradan geçen bunca zamana rağmen bu konu netleşmemiştir.

Rahmetli Yaşar Karabek'ten dinlediğim bir anekdotu, buraya alarak yazımı sonlandıracağım:

"Adam gelmiş, babana 40 bin lira borcum vardı. Ödeyeyim de helalleşelim" diyor. Rahmetli Yaşar Karabek, "Şimdiye kadar neredeydin... O para senin aldığında bir ev parası idi, şimdi ise bir elbise parası. Onu alıp ta seni rahatlatamam!" dediğini anlatmıştı.

Aslında Rahmetli Yaşar Karabek eksik istemiş oluyor. Çünkü bir ev 20 senede kiraya verildiği takdirde kira geliri bir ev daha alacağından iki ev olacaktır. İki eve karşılık bir elbiseye razı olmanın hiç doğru tarafı yoktur.

Şimdi ben bu durumda, rahmetli olmuş olan borçluyu ve Yaşar Karabek'i razı edebilecek formülü bulacak;

• Ekonomistler

• Hakimler

• Müftüler arıyorum. Ne diyecekler acaba?..

En güzel günler sizlerin olsun.