Nobel Edebiyat Ödüllü, Kolombiyalı Yazar Gabriel Garcia Marquez (1927 – 2014) ;

“Ben sizden de, diğerlerinden de değilim...

Ben ölüme dair yemin etmeyenlerden, tehdit savurmayanlardan, dinini ve ırkını aklının yerine koymayanlardanım.

Ben hâlâ şiir okuyanlardanım…” der..

Dünkü yazımda, “21 Mart Dünya Şiir Günü”nü, ters bir güne denk gelmesi nedeniyle, ıskaladığımı anlatmıştım.

Oysa o gün, ertesi gün, daha sonraki gün, şiir üzerine bir şeyler söylemem gerekiyordu, söyleyememiştim. İçime dert oldu.

Dün bir şeyler söyledim ama kesmedi beni.

Bugün ve yarın da şiir üzerine söyleyeceklerim var.

… …

Çünkü şiir, barandır benim için…

Borandır, kasırgadır…

Tepkidir, isyandır, başkaldırıdır.

Silledir, şamardır…

Ya aklını başından alır insanın, ya aklını başına getirir.

Ama bunun için bile “eğitim” gerekir, “birikim” gerekir, “donanım” gerekir, “akıl/fikir” gerekir…

Bunlar olmazsa?

Bunlar olmazsa, sen ne söylersen söyle; ha dağa/taşa söylemişsindir, ha bu akılsız/fikirsizlere seslenmişsindir...

Boşlukta kalır, aynen geri döner söylediklerin…

Ama biz yine de; “bize söylemek yakışır” deyip, söyleyeceğiz, şiirlerimizi… İster düşündürsün insanları, ister düşündürmesin. İster bir kulaktan girip, diğerinden çıksın; ister bön bön bakan suratlara çarpıp, geri dönsün…

İster hedefini bulsun, ister bulmasın… İster güldürsün, ister ağlatsın… İster yumuşatsın, ister kızdırsın…

Söylemeye devam edeceğiz şiirlerimizi…

Bu çerçevede, bugün de Ümit Yaşar Oğuzcan’ın bir şiirini paylaşmak istiyorum sizlerle…

* * *

SADRAZAM HAMAMDA

Günlerden bir gün,

Hamama gideceği tuttu,

Sadrazam hazretlerinin.

Bir yanında birinci veziri,

Bir yanında ikinci veziri,

Bir yanında üçüncü veziri.

Sonra efendime söyleyeyim;

Peşkircibaşısı,

Nalıncıbaşısı,

Sabuncubaşısı…

Velhasıl tam dört yüz kişilik kafile…

Peştamal takıp girdiler hamama,

Geçtiler kurnaların başına,

Üçer beşer.

Sadrazam derseniz,

Kuruldu göbek taşına,

Yan gelip yattı.

Memleketin en ünlü tellakları,

Sardılar dört yanını…

Kimi elini kaptı, kimi bacağını,

Bir keseleme, sürtme faslı başladı.

Tam on iki saat…

On iki ünlü tellak,

İncitmeden keselediler ,

Hazretin mübarek vücudunu.

Öylesine kir çıktı ki sormayın,

Her biri nah parmağım gibi.

Aman efendim bu ne kiri

Demeye kalmadı.

Keselerin altında eriyip gitti

Koskoca Sadrazam!

Bütün maiyet erkânı yerinden fırladı:

- Nettünuz devletliyü?

dediler tellaklara.

Tellaklar cevap verdi:

- Biz yıkadık, keseledik.

Devletlinin, kirden ibaret olduğunu bilemedik.

Suç bizde değil vallaha

Biz sadece yuduk, yıkadık, keseledik,

Kir bitti, Sadrazam elden gitti!