Her şeyden önce insana entelektüel bir keyif ve manevi bir haz veren “Felsefe”, insanın gerçek anlamda yolunu bulması için, kafa ve kavram karışıklığını ortadan kaldırması için şarttır.

Bir şeyin “ne olup ne olmadığını” gösteren sihirli bir ayna görevi gören felsefe insanoğlunun hayatı ve tabiatı kavraması için güçlü bir öğretidir. Felsefeyi anlamak için büyük bir dehânın zekâsına ve peygamber sabrına sahip olmak gerekmez.

Harvard’lı iki felsefe profesörü Thomas Cathcart ve Daniel Klein, “Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer” adlı felsefeyi mizah yoluyla anlatan bir kitap yazmışlar. Bu muhteşem kitabı en az beş kez okudum ve pek çok arkadaşıma da

(15 tane) satın alarak hediye ettim.

hayatı mizah ve felsefi esprilerle anlatmaya çalışmışlar.

1-Üç mühendislik öğrencisi, insan bedenini nasıl bir Tanrı’nın tasarlamış olabileceğini tartışmaktadır. Birincisi “Tanrı bir makine mühendisi olmalı”der. “Şu eklemlere bir baksanıza!” İkincisi, “Hayır” der. “Bence Tanrı elektrik mühendisi… Sinir sisteminde binlerce elektrik bağlantısı var çünkü!” Üçüncüsü, “Yok” der. “Bence Tanrı kesinlikle bir inşaat mühendisidir. Oyun parkının ortasından kanalizasyon borusu geçirmek başka kimin aklına gelir?”

2-Maddi sıkıntıda iyice dibe vuran adam Tanrı’ya piyangoda kazanmak için her gün dua etmektedir. Aradan günler, haftalar, aylar geçer, fakat hiçbir şey kazanamaz. En sonunda tepesi atar, “Bize kapıyı çalın, açılacaktır,” “Arayınız, bulacaksınız,” diyen sen değil misin?” Dua üstüne dua ediyorum şurada ama hâlâ kazanamadım piyangoyu!” diye haykırır. Aynı anda gökten gür bir ses duyulur:” İşin hepsini bana bırakma evladım. Bilet al!”

3-Ressam : Nasıl gidiyor benim resimler? Galeri sahibi: Valla haberler hem iyi, hem kötü… Dün bir adam geldi ve senin, ölümünden sonra eserleri büyük değer kazanacak ressamlardan olup olmadığını sordu. “Kesinlikle öyle”deyince

tuttu, galeride ne kadar resmin varsa hepsini aldı. Ressam: Eee, harika yahu! Kötü haber neymiş peki? Galeri sahibi: Demin bahsettiğim adam, doktorundu.

4-Adam hastanede can çekişen arkadaşını ziyarete gider. Başucunda kederle otururken arkadaşının durumu kötüleşir ve birden çılgınca el kol hareketleriyle kalem kağıt istediğini belirtir. Arkadaşı kalem kağıt verir. Hasta son gücünü kullanarak bir şeyler yazar ve kağıdı uzatırken son nefesini verir. Adam üzüntüyle notu okumadan cebine koyar. Ertesi gün cenazeden sonra arkadaşını evine gider, baş sağlığı dilerken not aklına gelir. Cebinden çıkarır ve herkese arkadaşının ölmeden önce son bir not yazdığını ve kendisinin de okumadığı söyleyip, “ okumak istiyorum” der.

Ve yüksek sesle okur. “Oksijen borusunun üstünde oturuyorsun!”

12 Mayıs Cumartesi günü 1963 Çorum lisesi mezunu arkadaşlarımla Çorum lisesinde 55. mezuniyet yılımızı kutladık. Bir hafta Osmancık’ta ve bir gün de Çorum’da kaldım. Maalesef, Çorum ve Osmancık’ta insanlar hâlâ aynı boyutta

yaşamaya devam ediyorlar. Yıllar evvel yazdığım şu dörtlükte, yazmak isteyip yazamadıklarımı, söylemek isteyip söyleyemediklerimi şöyle özetlemiştim.

Batı her şeyi sorgular, felsefeye tapar,

Doğu her şeye inanır felsefeye yan bakar,

Biri eleştirel akılla düşünür yapar, yapar,

Biri “Her şey Allah’ın hikmeti” der, yatar yatar..(Mehmet Özata)

Aziz Nesin de “MUAMMA” adlı şiirinde tüm İslam âlemini şöyle eleştirmiştir.
"Evrende nice sır varsa. / Hepsinden vermiştir haber,"
Kuran'ı yorumlayıp da. / Dincilerimiz böyle der.
Bilinmez ne hikmetse. / Hep batılı icat eder.
Bir yandan atomu çözer, / Bir yandan uzaya gider.
Bizde "nurlu kitap" varken. / Niçin karanlıktır kader?
Acep, İslam uyuklarken. / Kuran mı okur kafirler? (Aziz Nesin)
13 Haziran 2018