yaşamak kimilerine göre zor, kimilerine göre monoton, kimilerine göre ise değişik anlamlar yüklenmiş bir koşuşturmaca. Aslında, hepimiz hayatımıza ne kadar fark katabiliriz bunun derdindeyiz. Ama, hiç farklı pencereden de bakmayız.

Düşünsenize, yıllarca okuyup, tezler hazırlayıp bir profesör olamadınız. Yine düşünün, yıllarca ticaret yaptınız ama zengin olamadınız. Yine düşünün, evlendiniz ama mutlu olmadınız. Ve yine düşünün, hayata ve insanlığa dair ne yaptınız?

Hayatta ötelediğimiz, ertelediğimiz aslında o kadar çok şey var ki; geçmişe dönüp bunların hepsini ya düzeltmek, ya da yıllar sonra vicdanen rahatsızlık duyduğumuz hata ve hataları yapmamak için, "Neleri vermezdim" dediğiniz anlar mutlaka vardır ve de olmuştur.

Burada düzeltilmesi gereken hayatı nasıl yaşadığınız değil, hayata olan bakış açınızdır. Bunu bir örnekle anlatalım:

"Üniversite mezunu sınıf arkadaşları yıllar sonra buluşurlar ve profesörlerini ziyarete giderler.

Profesörün evinde koyu bir sohbet başlar.. Kimi işinden memnun değildir, kimi kocasından.. Kimi kaç yıldır o arabayı istemektedir. bir diğerinin kayınpederi hastadır, "yoruluyorum.", " mutsuzum..", "işimi değiştirmek istiyorum...", "ev yetmiyor, bu araba eskidi." , " teknem olsa.." "bu şehri sevmiyorum", "çocuklar okula başlayacak, o kolej mi, bu kolej mi?" Profesör bu yakınmaları gülümseyerek izler..Sonra seslenir..

-"Ben bir kahve koyayım size.."

Mutfağa gider, koca bir termosa mis gibi bir kahve hazırlar, tepsi alır, içine birbirinden farklı fincanlar dizer.. Birinin kulpu kırık, biri çok özel ince porselen, biri daha büyük, biri daha derin, birisi şirket markalı, birisi altınlı.

Salona gelir, fincanları ve termosu bırakır.

-"Hadi..Fincanlarınızı alın, kahvenizi koyun...."

Herkes uzanıp bir fincan seçer... Önce en güzel ve değerli olanlar seçilir, sona kalanlar kulpsuz ya da daha özensizlerdir.. Kahvelerini de doldururlar ve birer yudum alırlar...

- "Ohhh. Nefis ya.Mis mis... ne kadar ihtiyacımız varmış..."

Profesör gülümseyerek bakar onlara. Ve sonra söze başlar...

-"Ah benim toy canlarım.

Tepsiyi ilk getirdiğimde düşünmeden en güzel fincanı seçmek için elinizi uzattınız... Aynı yaşam gibi.. Herşeyin en düzgününü istesek de, bazen bizim dışımızda gelişen olaylarla bize kalanlar eksik parçalı ya da daha durgun olabiliyor...Şimdi hepinizde çok farklı fincanlar var.. Birinin kenarı kırık, biri diğerinden küçük, biri sade, biri şatafatlı. İlk yöneldiğiniz, görüntüsü itibariyle istediğiniz fincan. Ama sonra size kalan neyse, o fincanla da yetindiniz. Koca termostan elinizdeki farklı fincanlara hepiniz AYNI mis kokan kahveyi koydunuz ve kahveyi yudumlayınca elinizdeki fincanı unuttunuz ve HEPİNİZ derin ve mutlu bir "ohhhh" çektiniz.

İşte hayat da böyle. Geliş tarzı, kullanım şekli, görüntüsü farklı da olsa hepimizin hayatı aynı içilen bu kahve gibi HEP AYNI GÜZELLİKTE. Lütfen hayatınızı kahvenizi yudumlar gibi derin bir "ohhh" çekerek ve her anından keyif almayı bilerek yaşayın. Size nasıl sunulduğuna bakmadan...."

Şimdi soruyorum; En sıkıntılı anınızda bile hayata gülümseyebiliyor musunuz? Etrafınızdakileri mutlu edebiliyor musunuz? Hatalarınızdan ders alabiliyor musunuz? İşte siz hayata gülümseyerek bakan, küçücük şeylerden mutlu olabilen ve etrafındakileri de mutlu edebilen hep aynı güzellikte bir kişisiniz demektir.

Hayat yolculuğunda kazandıklarımız ve kaybettiklerimiz belki de başarısızlıklarımız her zaman olacaktır. Unutmayın her hayırda bir şer, her şerde mutlaka bir hayır vardır.

Hayatın tüm güzellikleri ve en güzel günler sizlerin olsun.