2018, Kültür ve Turizm Bakanlığınca “Troya Yılı” ilan edilmiş, Çanakkale’de yıl içine yayılan sayısız kültürel etkinlik planlanmıştı.

Biz de, 2019’un “Hattuşa Yılı” ilan edilmesi gerektiğini savunarak, bu yönde girişimlerde bulunulması çağrısı yapmıştık. Kültür ve Turizm Müdürlüğü ise, Kent Konseyi’nin kararı doğrultusunda bu talebi Bakanlığa intikal ettirmişti.

Ne var ki, bu yılın ilkbahar aylarıyla birlikte, 24 Haziran seçimlerinin telaşı her tarafı sardığı için, bu önerimiz güçlü biçimde Çorum’un gündemine yerleşemedi.

Oysa tam tersi olmalıydı. Seçim, bir fırsat olarak değerlendirilebilirdi.

Yalnız bu değil, Çorum’un hiçbir talebi, “seçim vaadi” şeklinde bir “söz”e dönüşemedi.

Eğri oturup doğru konuşalım; Çorum, Başkent Ankara’ya sesini duyuramıyor, istediklerini alamıyorsa, bunun sebebini Çorumlular, kendi ilgisizliklerinde ya da yetersizliklerinde aramak zorundalar.

*

Çorum’un diğer taleplerini ve beklentilerini bir kenara bırakarak, yalnızca kültür ve turizm adına yaşadığımız hayal kırıklıklarını irdeleyecek olursak; “Çorumlu sahip olduğu tarih ve kültür hazinelerinin kendisi farkında değilse, bu değerleri kime, nasıl anlatacak?” cümlesiyle her şeyi özetleyebiliriz.

*

Çorum’un dünyaca ünlü markası: “Hitit”…

Bu topraklarda yaşamış insanların, insanlık tarihine armağan ettikleri bir değer var: “Kadeş”…İnsanlık tarihinin ilk yazılı barış antlaşması…

M.Ö. 13. Yüzyılda Mısır Firavunu II. Ramses ile Hitit Kralı III. Hattuşili arasında imzalanan barış antlaşmasında, Hitit Kralı’nın mührü yanında Kraliçe Puduhepa’nın mührünün de bulunması, bu antlaşmaya, kadın-erkek eşitliği adına ilk tarihsel belge niteliği de kazandırıyor.

Yani Çorum, dünyanın en dikkat çekici uygarlıklarından birinin başkentini bağrında taşıyor olmasının yanında, “barış”ın tarihsel simgesinin de sahibi konumunda.

Bunlara dünya değer veriyor, ama bizim insanımız acaba sahip olduğu bu değerlerin ne kadar farkında?

*

Çorum’da Hattuşa, Alacahöyük ve Şapinuva yanında, 4. kazı alanı da Yörüklü Hüseyindede…

Çorum Müzesi, “Avrupa’nın en iyi müzesi” değerlendirmesine aday gösterilecek derecede mükemmel. Ayrıca Alacahöyük ve Boğazkale müzeleri var.

Bunlarla da kalmıyor, Çorum’un her tarafından tarih fışkırıyor.

Ama, Çorum nüfusunun yüzde kaçı, tarih zenginlikleri ile ilgileniyor, heyecan duyuyor?

Bunları önemseyenlerimizin oranı çok düşük kalıyorsa, elbette güçlü bir toplumsal talebin ortaya çıkmamasına da şaşmamak gerekir.

*

Oysa, Çorum’un “sanayi kenti” hedefini ve iddiasını tamamlayacak en önemli unsur, kültür, sanat ve turizmdir.

Eminiz ki, bu potansiyel bir Avrupa kentinde olsa, “dünyanın kültür turizmi merkezi” olur ve ekonomisinin ana başlığını turizm oluşturur.

*

“2019 Hattuşa Yılı” için hâlâ bir fırsat vardır sanırız.

Ama, bunun için gerekli güçbirliğini ortaya koyma irademiz var mıdır, işte onu bilemeyiz.