Temmuz ayının sonu; 27 Temmuz.
Hasan Hüseyin’den mektup vardı.
"Azime Karabulut merhaba!"
Mektup beş sayfaydı.
"Sana ve senin gibi duyup düşünenlere binlerce selam. Sizlere layık olamamak korkusuyla titrediğimi duyuyorum. Ah, ne iyisiniz, ne yiğitsiniz sizler..."
Şaşkındı. Hem mektuba hem de coşkun bir sel gibi akan mektuptaki dizelere. Heyecandan ağladı. Hemen oturup yanıt yazdı. Bir de oğlu ve kızıyla çekilmiş fotoğrafı koydu zarfa. Yanıtı gecikmedi.
Üstelik o da bir fotoğraf göndermişti.
Azime, Hasan Hüseyin’i o fotoğrafta gördü ilk; gür beyaz saçları, basık izlenimi veren burnu...
Heyecandan titriyordu. Yanıtını beklemeden ardı ardına mektuplar yazdı. Hasan Hüseyin de ilgisiz değildi.
Şairin ikinci mektubu "Sevgili Azime" diye başlıyordu.
Üçüncü mektubunun tarihi 7 Ağustos 1963 idi. Şair mektubunu saat 03.00’te kaleme almıştı.
Ve mektup, "Benim Azimem!" diye başlıyordu.
"Seni sevdim, seviyorum. Seni anlayarak seviyorum. Bunu bugün söylüyorum sanma. Ben sevmem böylesi laflar etmeyi. Hele, hiç sevmem mektup yazmayı. Seni seviyorum diyorum, anlıyorsun değil mi? Bu benim için zor bir itiraf.. Azime bir yol ayrımına geldi. Sen biraz yarınımsın benim. Biraz değil yarınımsın Azime. Sana Azimem diyorum anlasana! Seni anlayarak seviyorum Azime. Düşün ki yüzünü görmedim daha. Kimseden de sormadım seni. Seni kendi sözlerinle tanıyorum, bir de yolladığın resimden..."
Geç mi kaldık? Yoo... Bu da bizim gerçeğimiz."
Sesini duymak istiyordu sevdiği adamın
20 dakika bekledi telefonu sonunda bağlandı. Korkuyordu: "Ya sesim çıkmazsa?"
Toparlandı hemen:
Sonunda konuşuyor muyuz, senin sesin mi bu? Evet, benim, ben Hasan Hüseyin Korkmazgil.
Bu kadar sıcak mıydı sesin?
Ufak bir kahkaha sesi. O sıcak gülüş aklını başından aldı Azime’nin.
Ama yine de kontrolü kaybetmek istemiyordu; şiirini, yazdıklarını yıllarca izlemek başka, giderek sevmek de başkaydı, ama...
Evliydi, iki küçük çocuğu vardı ve 30 yaşındaydı.
Şair, "Atla gel, çocuklarını yanına al gel, yeni bir hayat kuralım" diye ısrar ediyordu.
Fısıltıyla "Düşüneceğim" diye telefonu kapattı Azime. Ter içindeydi. Bitkindi. Eve dönerken, gömlek cebindeki şairin fotoğrafını çıkarıp baktı. Ağladı.
Hasan Hüseyin’i sevmekle, şimdiye dek sahip olduğu sevgileri yitirecek miydi? Birkaç gün Azime ne mektup yazdı ne telefon etti.
Şair Hasan Hüseyin ise mektup yazmayı sürdürdü. "Gel" diyordu hep. "Gel birlikte düşünelim."
Azime çocuklarını düşünüyordu. Kocasını düşünüyordu.Ya babalar, anneler, akrabalar... Göze almak kolay mıydı, çekip gitmeyi?
Günler boyu kendini kırlara attı. Deliler gibi dolaştı akarsu kıyılarında, pınar başlarında. Ürpererek uyandığı rüyalar gördü. Artık dayanamıyordu. Kararını önce ailesine açmaya karar verdi.
Babası pek sesini çıkarmadı. Annesi, "İnsanın başına kar da yağar, boran da savrulur" dedi. Yüreklendi.
Hemen koşup telgraf çekti sevdiğine: "Geliyoruz!"
İLK KARŞILAŞMA
17 Ağustos 1963.
Ankara Tren İstasyonu.
Azime’nin kalbi duracak gibi. Tren istasyona girdi.
Azime’nin yüreği kıpır kıpır; şiir ile başlayıp mektupla devam eden bir sevdanın peşinden koşup Ankara’ya geldiğine inanamıyordu. Üstelik daha yüzünü bile görmemişti sevdiceğinin...
İşte gördü onu Azime; gri kabarık saçları, genç enerjik yüzlü, ince bedenli bir adam telaşla tren vagonlarına bakıyor.
Emindi, "Kesin bu o" dedi içinden.
El sallarken, utanarak seyretti aşkını; ince dal gibi boylu boslu bir adamdı şair.
Azime telaşlıydı, bu kez iki elini de sallamaya başladı. Hah o da gördü işte. Göz göze geldiler.
Tren istasyonunun lokantasına oturdular.
Gün boyu Ankara’yı gezerek sohbet ettiler.
Birkaç gün sonra Uşak’a döndü. Okuldaki görevini sürdürdü. Bu arada zor bir süreç sonunda eşinden boşandı.
Sadece evinde değil, Uşak’ta da sorunlar çıktı. Edebiyat öğretmeninin bir solcu şaire áşık olması, halk arasında yer yer öfkeli çıkışlara neden oldu. O, aşkının arkasında dimdik durdu.
Uşak’ta, Azime öğretmen sorunlarla boğuşurken, 10 Haziran 1964 günü hayatını değiştirecek evlilik teklifi alıyor. Eşinden ayrılan Azime öğretmen,hemen çocuklarının alarak trenle Ankara'nın yollarına düşüyor.
Ülke ve toplum aşkını Azime aşkıyla bütünleştiren şair, bir çok kitapla bir çok ödüller alıyor.
"Kadın Ülkem" dediği Azime'sine aşk şiirleri yazıyor.
Şair Hasan Hüseyin Korkmazgil, sanat yolçuluğunun yanında, Çorum'dan 1969 yılında TİP 'den Çorum milletvekili adayı oluyor.
Bu aşkın boynunu şairin beyin kanaması geçirmesi büküyor...
376 gün yoğun bakımda kalan aşkının başından hiç ayrılmayan Azime Hanım Sevdiği adamı ,"26 Şubat 1984 yılında" kaybediyor.
Azime öğretmen, büyük aşkın kaybının ardından, Ağlasun/Burdur'da aşkıyla anılarını paylaştığı evlerini bugün, "Hasan Hüseyin Korkmazgil Müzeevi" haline getirmiş ...
Bu sıradışı aşk; bugünün çabuk tüketilen duygu dünyasından bakınca, çok daha olağanüstü geliyor insana ...
Ayrıca başka kaynaklardan da okuduğum bu aşkı yazarken, Çorumlu yazar Soner Yalçın'ın Azime öğretmen ile yaptığı röportajdan yararlandığımı belirtmeliyim.. Ellerine sağlık diyerek...