1-Maddi sıkıntıda iyice dibe vuran adam Allah’a piyangoda kazanmak için her gün dua etmektedir. Aradan günler, haftalar, aylar geçer fakat hiçbir şey kazanamaz. En son tepesi atar, “ Bize kapıyı çalın açılacaktır; arayın bulacaksınız, “ diyen sen değil misin? Dua üstüne dua ediyorum şurada ama hâlâ kazanamadım piyangoyu!” diye haykırır.

Aynı anda gökten gür bir ses duyulur. “İşin hepsini bana bırakma evladım, BİLET AL”

2-Hz. Musa elinde tabletlerle Sina dağından iner ve toplanan kalabalığa seslenir.

“Bir iyi bir kötü haberim var. İyi haber, emirleri ona kadar indirmeyi başardım.

Kötü haber, zinayı listeden çıkartmaya ikna edemedim.”

3-Hz. İsa sokakta yürürken kalabalık bir grubun bir fahişeyi taşladığını görür. Hemen araya girer ve “Aranızda günahsız kim varsa ilk taşı o atsın!” der.

Aynı anda bir taş vızıldayarak yanından geçer. Hz. İsa kalabalığa döner:” ANNE”

4-Yahudi bir kadın kumsalda oynayan torununu izlerken dev bir dalga gelir ve çocuğu kaptığı gibi götürür. Kadıncağız, “Lutfen Tanrı’m!” der, “tek torunum o benim. Kurtar onu, yalvarırım.” Derken kocaman bir dalga daha gelir ve çocuğu sağ salim kıyıya bırakır. Kadın torununa bakar ve göğe seslenir, “Şapkası da vardı ama!”

5-Dedem hangi yılın hangi ayın hangi gününün hangi saati öleceğini biliyordu.”

“Vay! Deden ermiş bir adammış… Nasıl becerdi peki?” “Hâkim söylemişti.”

6-Galeriye gelen ressam, “Nasıl gidiyor benim resimler?” Galeri sahibi: “Valla haberler hem iyi hem kötü. Dün bir adam geldi ve senin, ölümünden sonra eserleri büyük değer kazanacak ressamlardan olup olmadığını sordu. Kesinlikle öyle deyince tuttu, galeride ne kadar resmin varsa hepsini aldı.” Ressam:” Eee.. harika yahu!

Kötü haber neymiş peki? Galeri sahibi: “Demin bahsettiğim adam doktorundu.”

7-Doksan yaşında bir adam doktora gider ve “Doktor” der, “ On sekiz yaşındaki karım hamile.” Doktor size bir öykü anlatayım” der. “Adamın birisi ava gitmiş ama yanına tüfeğini alacağına dalgınlıkla şemsiyesini almış. Birden bir ayı saldırınca adam can havliyle şemsiyesini doğrultmuş, ateş etmiş ve ayıyı vuruvermiş.”

“Ama imkânsız bu doktor!” der yaşlı adam.

”Mutlaka başkası vurmuştur.” Doktor gülümser, “Ben de onu diyordum.”

8-Üç mühendislik öğrencisi, insan bedenini nasıl bir Tanrı’nın tasarlamış olabileceğini tartışmaktadır. Birincisi, “Tanrı bir makine mühendisi olmalı” der.

“Şu eklemlere bir baksanıza!” İkincisi “Hayır” der. “Bence Tanrı elektrik mühendisi… Sinir sisteminde binlerce elektrik bağlantısı var çünkü.” Üçüncüsü “yok” der.

“Bence Tanrı kesinlikle bir inşaat mühendisidir.

Oyun parkının ortasından kanalizasyon borusu geçirmek başka kimin aklına gelir?”

9-Adam hastanede can çekişen arkadaşını ziyarete gider. Başucunda kederle oturduğu sırada arkadaşının durumu iyice kötüleşir ve birden çılgınca el, kol hareketleriyle kalem-kağıt istediğini belirtir. Bunun üzerine beriki ceplerini karıştırır ve bir kağıt parçasıyla kalemi uzatır. Hasta son gücünü kullanarak bir şeyler karalar ve kağıdı uzatırken son nefesini verir. Beriki en yakın arkadaşını kaybetmenin üzüntüsüyle notu hemen okuyamaz, cebine atar.

Ertesi gün, cenazeden sonra arkadaşının evine gider. Başsağlığı konuşmaları sırasında cebine attığı notu anımsar, çıkartır ve herkese, arkadaşının ölmeden önce son bir not yazdığını söyleyip kağıt parçasını çıkarır. “Ben de henüz okumadım” der. “Hepinize esin vereceğine eminim. İzninizle okumak istiyorum. Ve yüksek sesle okur:” Oksijen borusunun üstünde oturuyorsun!”

10-Tanrı cennet bahçesinde Adem’le Havva’ya görünür ve ikisi için birer hediye getirdiğini ve hediyeleri seçmeyi onlara bırakacağını söyler. “Birinci hediyem, “ der, “Ayakta işeyebilme yeteneği…” Adem hiç düşünmeden “Ayakta işemek ha!” diye atlar. “Şahane! Ben onu istiyorum!” “Tamam” der Tanrı. “O senin olsun.

Havva, diğeri de senin o zaman.” “Neymiş o peki?” “Çoklu-orgazm.”