“Dünya bir sonuçtur; senin düşlerinin olduğu kadar kâbuslarının da yansımasıdır. Cennet de olabilir, cehennem de. Nerede yaşamak istediğine sen karar vereceksin” diyor Stefano Elio D'Anna.
Düşsel avuntularla yaşıyoruz, dalda kalmış tek yaprağa gözümüzü dikerek. Daldaki tek yaprağın kendine hayrı yok iken, biz de kendimiz için bir şeyler arıyoruz. Aralıyoruz. Aradığımız her ne ise nerede bulacağımızı da bilmiyoruz. Sonrasında mutluluk dilencisi olup, insanlar arasına karışıyor ve onların gözlerinde bir umut arıyoruz.
Okuduğumuz kitabın, kaldığımız sayfasını kapatarak mutluluk oyunları oynuyoruz. Okuduğumuz kitabın aklımızda kalan cümleleriyle mutluluk öyküleri yazıyoruz ve sonrasında o öyküleri raflara kaldırıyoruz. Evren yaşanacak gibi olmadığında, mutluluk öykülerimizi, unuttuğumuz yeri bizden başka kimseler bilemezken, biz başkalarına soruyoruz. Sonrasında mutluluğu bulmak ve mutlu olmak için her şeyi yakıp yıkıyoruz.
Neden evreni bu hale getiriyoruz?
Neden insanların kendi içlerindeki iyilikleri bulup çıkartamıyoruz? Evreni bu hale getiren insanlara neden dur diyemiyoruz? Ne yapıyorsun sen diyemiyoruz? Neden gözlerimiz âmâ, dilimiz lâl?
Sokrates’e göre ise insanı kötülüğe sürükleyen bilgisizliğiymiş. “Kimse bilerek kötülük yapmaz” sözü ile kişinin iyi bir yaşam sürmesini, bilgi sahibi olmasına bağlamış. Bilgi edinen kişi eylemlerinde iyiye yönelecek, iyi bir yaşam süren kişi erdem sahibi olacak ve erdem sayesinde de mutluluğa ulaşacakmış. Ahlakın amacı mutlulukmuş, insanın ulaşmak istediği en yüksek iyi de ancak mutlulukmuş ve mutluluğun yolu da erdemden geçermiş. Erdem insanın kendini bilmesiyle ortaya çıkan, yaşamı daha iyi hale getiren ve bizi mutlu kılan bilgilermiş Bu nedenle Sokrates “kendini bil” sözünü söylemiş. Kişi kendisini tanımadıkça, kendisi için neyin iyi, neyin kötü olduğunu bilemezmiş. Sokrates, insanların yüzlerini ve fiziki yapılarını değiştiremeyeceklerini, fakat ruhlarını ve karakterlerini değiştirip geliştirebileceklerini savunmuş.
"Bilen insan kötülük yapmaz."
"Cahil insan kendinin bile düşmanı iken, başkasına dost olması nasıl beklenir."
“Bir şeyleri değiştirmek isteyen insan, işe önce kendisinden başlamalıymış” diyor.
İnsanlar ise artık, kendi yarattıkları hikâyenin içindeki görüntüleri değiştirebileceğine inanarak yaşıyorlar. Oysa ki Kendi yarattıkları hikâyeleri de yok. Sadece başka hikâyelerde nefes alabiliyorlar.
Sen söyle şimdi; şu ana kadar kaç nefes aldın ve bu aldığın nefesin kaçı senin hikâyendeki iyiliklere ait?
Son sözümü Sokrates’in cümleleriyle bitiriyorum: “Bir şeyleri değiştirmek isteyen insan, işe önce kendisinden başlamalıdır”
Hadi! Kendi hikâyendeki iyilikleri, güzellikleri, bilgelikleri bul ve kocaman bir pencere aç evrene, herkese “Eudaimonia” diye bağır.
Eudaimonia; En yüksek iyi , mutluluk, bir tür öz.