Nice deyimler söylenmiş üstüne, 
Nice türküler derlenmiş, 
Nice sevdalar yıkılmış sebebinden.
Parayı pula çevirmiş, 
Pulu ise altına.
Fakiri vezir etmiş, 
Veziri rezil.
Gün olmuş harman dönmüş
Devir değişmiş….
Aslında kimse çekmemiş “DİL” inden çektiği kadar…       
Ana kucağında değil, anne karnında başlayan dil sarmalanması, son nefese dek, insanın âdeta biyolojik ve psikolojik giysisi gibi…
Her türlü etkiye-tepkiye karşı koruyucu, mükemmel bir işleve sahip. 
İlk sesleniş ve son nefes…
Hepsi dil ile.
Ve bizler, biz büyükler, ebeveynler! Yeni nesillerin, bizim soluğumuzu devam ettirmesini istiyorsak “dil” kavramına çok dikkat etmeliyiz.Gözümüz gibi hassas davranmalıyız. 
Ki, bir milleti yok etmenin ilk aşaması dilini hırpalamaktan ve zayıflatmaktan geçmektedir. Bu arada son 150 yıldır sağlanmaya çalışılan “dil birliği” “el çabukluğu marifet” cinsinden bir tavırla son dönemde bombalanmış gözüküyor. Bu konunun sorgulanması elbette siyasi iradenin işidir. Ancak, millete de bu minvalde bir görev düşerse , çapasıyla-küreğiyle yine koşacaktır. 
Ve yine çocuklarımız… ve gençlerimiz…
Yunus Emre ‘deki sevgiyle yunuluyor; Alpaslan’daki hedefle yürüyor; Hacı Bektaş Velî’deki fetihle kucaklıyor; Gazi Mustafa Kemal’deki niyet ile düşünüyor; Dedem Korkut’taki tavır ile değerlendiriyor; Nene Hatun’daki kararlılık ile ahlâklanıyor, Kaşgarlı Mahmud’daki özgüven ile duruşunu ortaya koyuyor.
Çünkü bizde Gazi bakışlı, Yunus gönüllü ve Yavuz bilekli fırtınalar var.
Ve bizler son nefesimize kadar , bir aşk gibi bağlı olduğumuz “GÜZEL TÜRKÇEMİZ” le, bu mücadeledeki yerimizi muhafaza edeceğiz.
Her gününüz güzel olsun.