“Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı”
Evet başı kestiren de söz, savaşı kestiren de söz!
“Gelinlere bal yedirdik, tatlı dilli olsun diye”
“Tatlı dil güler yüz”
“Dinlemeye doyamıyorsun, ağzından bal akıyor”
Yukarda saydıklarımız, güzel konuşmayla ilgili söz ve deyişler.
Konuşmaların en güzeli kısa ve öz olanıdır. Konuşma muhatabını sıkmamalı, kısa ve öz olmalıdır. “Konuşma, kalpten kalbe akan bir yoldur” denir.
Konuşma aynı zamanda insanlardaki zekanın da bir göstergesidir. Bir atasözümüz vardır, “ Söz kalpten çıkarsa kalbe ulaşır, ağızdan çıkarsa kulaktan öte gidemez” diye.
Konuşmak ile güzel konuşmak aynı şey değildir. Hani bir söz daha vardır, “Ağzı olan konuşuyor” diye. Halbuki işin aslı öyle değildir, konuşmak bir sanat ve bir Allah vergisidir. Güzel konuşanlar güler yüzlü olurlar, mutlu olurlar ve aynı zamanda başarılıdırlar. Bu saydıklarımız birbirleriyle bağlantılı şeylerdir efendim.
Ya susmak ve dinlemek! Bunu başarmak konuşmaktan da daha önemli ve daha zordur. “Çok dinlememiz ve az konuşmamız için iki kulağımız ve bir dilimiz vardır” diyor, Diogenes.
Söz silahtan çıkan mermi gibidir, ağızdan çıktıktan sonra bir daha geri dönmez. Bununla ilgili yine bir atasözümüz vardır, “ Boğaz kırk boğumdur, otuz dokuzunu yut, birini söyle” diye.
Konumuzun biraz dışında ama birde yalnızlık vardır ki bu hepsinden beterdir. Geçen gün televizyonda yalnızlıkla ilgili şöyle bir konuşma duymuştum. Bu konuşma beni çok etkiledi. Şöyle deniyordu: “ Yalnız yaşayanlar (yalnızlar) kendi SESİNİ BİLE ÖZLER!”
Güzel konuşmayı, iyi dinlemeyi bilenlerden olalım efendim.
Güzel Yazma: Güzel yazmak öncelikle bir kabiliyet, Allah vergisi, sonrasında ise biraz gayret ve de çok okumayla gelişen bir alışkanlık durumudur diyebiliriz.
Okuma yazma oranını Türkiye’de, yüzde’ye ya da binde ’ye vurduğumuz zaman bana göre, Türkiye’de okuyanlar azalıyor, yazanlar ise çoğalıyor. Gazetelerin başlıklarına şöyle bir göz atanları ve sadece sayfayı karıştıranları ben okumuş saymıyorum. Eğe okursanız, bir gazete bir saatte bitmez. Onu okuyan, güzel okumasını bilen, kitap okuma alışkanlığı da edinir. Herkesin kitap alabilmek için her ay para ayırmak gibi bir imkanı yoktur. Ama işte burada kütüphaneler ne güne duruyor? Bu gün yaşı 25’i geçmiş kaç insanımız kitap alıp okumuştur. Benim tahminim bu sayı yok denecek kadar azdır.
Buna karşılık yazan insan sayısında ise bir hayli gelişme gözlemliyorum. Tabi ben gözlemimi Çorum’daki yazar arkadaşlarımı kıyaslayarak yapıyorum. Çorum’da birçok mahalli gazete çıkıyor. Bu yerel gazetelerimizin hepsinde çok güzel yazılar çıkıyor ve bu yazılarda güzel konulara değiniliyor. Bu günlük yazıların yanında çok güzel roman, hikaye ve şiirler yazan arkadaşlarımız da var.
Son 3-4 yıldır kitap yazan ve kitaplarını bastırma başarısı gösteren yazar arkadaşlarımız da göz ardı edilemeyecek oranda. Arkadaşlarımızın yeni çıkan kitaplarının içi kadar dışları da güzel. Son zamanlarda çıkan kitapların kapak resimleri de bir hayli “albenili‘. Başarılarınız daim olsun diyorum sevgili arkadaşlar.
Yazan, okuyan, dinleyen bir toplum olmak ne güzel. Herkese kucak dolusu saygı ve sevgilerimi sunuyorum efendim.