1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla “Soğuk Savaş” bitmişti. Silahlar kınına girmiş, ılımlı bir rüzgâr esmişti. Ya da öyle görünmüştü.

Ama Ukrayna Savaşı ile Doğu-Batı arasında yeni bir “Soğuk Savaş” görünür oldu.

Ve de nükleer silahlar yeniden gündem oldu.

Nükleer santraller yeniden gündeme düştü.

en korkunç silah olarak üretildi.

Diğeri elektrik enerjisi üretmek için kuruldu.

biri insan öldürmek için üretilirken, diğeri hizmet amacıyla kurulmuştu.

Nitekim nükleer santraller için İlber Ortaylı, “Paris’in etrafı onlarca nükleer santralle dolu, ama kimse rahatsız olmuyor. Mesele Türkiye olunca herkes çevre dostu oluyor. Bu, inandırıcı ve doğru bir düşünce değil” sözüyle bu santrallerin gerekliliğini dillendirmişti.

Bu sözden hareketle dünyadaki nükleer santral durumuna bir bakmak gerekti.

* * *

2019 verilerine göre 31 Ülkede 455 çalışır, 54 inşa halinde nükleer santral vardır.

ABD’de 95, Fransa’da 56, Çin’de 49, Rusya’da 38, Hindistan’da 22, İngiltere’de 15, Ukrayna’da 15, Almanya’da 7, İsveç’te 7 olmak üzere bu 9 ülkede 304, diğer 22 ülkede 151 çalışır durumda santral vardır. Komşumuz Ermenistan’da da 1 nükleer santral vardır.

Türkiye’de ise ilk santral “Akkuyu Nükleer Santrali”, Mersin’in Gülnar ilçesinde inşa edilmektedir ve de 2023’te faaliyete geçecek denilmektedir.

Enerji Bakanlığının 2014 verilerine göre, dünya genelinde elektriğin üretilmesindeki enerji kaynaklarının dağılımı ise:

%40,6’sı kömür, %22,2’si doğalgaz, %16’sı hidrolik, %13’ü nükleer, %4,6’sı petrol, %3,7’si de güneş ve rüzgâr gibi diğer kaynaklar şeklindedir.

* * *

Peki, yok mudur nükleer santrallerde tehlike? Elbette Vardır.

İşte yaşanmış o felaketler:

1957’de İngiltere’de (Windscale), 1957’de Rusya’da (Kyshtym), 1961’de ABD’de (IDAHO), 1969’da Fransa’da (Saint Lauren), 1979’da ABD’de (Three Mile), 1983’de Arjantin’de (Buenos Aires), 1986’da Ukrayna’da (Çernobil), 1987’de Brezilya’da (Goiania), 1999’da Japonya (Tokaimura) ve 2011’de yine Japonya’da (Fukuşama).

Bu kazalar, tüm dünyayı tehdit eden büyük felaketler olmuştur. Özellikle Çernobil kazası, 20. yüzyılın en büyük ve en tehlikeli nükleer kazası olmuştur.

Nükleer santrallerde bu felaketler yaşanmış olsa da bu santraller elektrik enerjisi üretmek için yapılmıştır.

Çünkü kömür gibi, doğalgaz gibi, petrol gibi kaynakların çok çeşitli alanlarda kullanılır oluşu, dünyadaki rezervlerin azalışı, elektrik üretiminde yeni enerji kaynaklarının aranmasını zorunlu kılmıştır.

Nitekim Fransa’da elektriğin % 70’i nükleer santrallerden sağlanmaktadır.

* * *

Aslında insanlık ve doğa için asıl tehlike, asıl büyük felaket nükleer silahlardır.

Peki, dünyadaki nükleer silahların durumu nedir?

Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi vardır. Bunlar ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin'dir.

Güvenlik Konseyi’nin her kararını bu üyelerin veto hakkı vardır. BM'ye üye 193 devletin aldığı karar, bunlardan biri tarafından veto edilse karar geçersizdir.

Bu 5 daimi üyenin, NPT’ye göre nükleer silah bulundurma hakkı da vardır.

ABD’nin, Rusya’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın ve Çin'in...

Bunların dışında fiili olarak nükleer silahlara sahip ülkeler Hindistan, Pakistan, İsrail ve Kuzey Kore’dir.

NPT, yani “Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesine İlişkin Anlaşma” 5 Mart 1970’de yürürlüğe girmiş, BM'ye üye 193 ülkeden 189’u bu anlaşmayı imzalamıştır.

Ama Hindistan, Pakistan ve İsrail imzalamamıştır. Kuzey Kore ise 1985 yılında imzalamış, 2003’te geri çekmiştir.

Bu konuda Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü’nün (SIPRI) hazırladığı rapora göre, 2010’da 22 bin 345 olan nükleer silah sayısı 2014’de 16 bin 385’e inmiştir.

Ama bu raporda nicelikteki düşüşe karşın, özellikle nitelikte daha da tehlikeli ve de çok büyük bir yükseliş olduğu belirtilmiştir.

Yine SIPRI’nın raporundaki resmi rakamlara göre, 2014 yılında dünyadaki nükleer silah sayısının dağılımı şöyledir:

ABD’de 7300, Rusya’da 8000, İngiltere’de 225, Fransa’da 300, Çin’de 250, Hindistan’da 110, Pakistan’da 120, İsrail’de 80, Kuzey Kore ise belli değildir.

* * *

Ve bugün Ukrayna Savaşı ile bu silahlar yeniden gündeme düşmüştür.

Doğu-Batı arasında yeni bir gerginlik tırmanışa geçmiştir.

Yeni bir “Soğuk Savaş”ın tohumları atılmıştır.

Elbette tüm dünyayı tehdit edecek bu tohumların yeşermemesi gerekir.

Ama bunun için BM üyesi 193 ülkenin işbirlikçi yöneticilerden kurtulması, BM’deki iradeyi eline alması gerekir.

Peki, olabilir mi? Zor, hem de çok zor. Ama olması gereken budur. :TR;mso-bidi-language:AR-SA'>Sevdiklerinize zaman ayırın, yoksa zaman sizi sevdiklerinizden ayırır. Bolding