Dersim, Tunceli ve bölgenin Osmanlı dönemindeki adı idi. Bugün “Dersim” olarak anılır ve de siyasi gündemi belirler oldu.
Ama bunun bir de öncesi var idi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, 10 Kasım 2009 günü Meclis Genel Kurulu'nda “Dersim isyanında analar ağlamadı mı?” demişti.
Yurtiçinden ve de yurtdışından birçok Alevi kuruluşu, Onur Öymen'e büyük bir tepki gösterdi.
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, 10 Kasım 2011 günü Zaman Gazetesi’ne verdiği röportajda “Dersim katliamının sorumlusu devlet ve CHP'dir. Atatürk de bu olaylardan haberdardır” demişti.
Sosyal Demokrat ve Kemalist kesimden büyük bir tepki gösterildi.
Elbette ki, iktidar da bu söylemlerden yararlanmak istemişti.
Nitekim o gün Başbakan Yardımcısı olan Bülent Arınç, “...Dersim gerçeği bugün ortaya çıkarılmalı ve tarihimizle yüzleşmeliyiz” dedi.
O günün Başbakanı Erdoğan, 23 Kasım 2011 günü il başkanları toplantısında “Devlet adına Dersim halkından özür diliyorum” diyerek gündeme servis yaptı.
Ve de bugünün Başbakanı Davutoğlu, 8 Kasım 2014 günü Hacıbektaş Aşure gününde “Dersim modern Kerbela'dır” sözü ile gündemdeki sıcaklığı daha da yükseltir oldu.
Peki, nedir bu Dersim olayı?
Bugüne kadar Dersim olayına; kimi “Dersim İsyanı” demiştir, kimi “Dersim Katliamı” demiştir.
Ama Resmi Tarih der ki; Dersim'deki bazı aşiretler merkezi otoriteye tabi olmamış, başkaldırmıştır, devlet de bu başkaldırıyı bastırmıştır.
Üç harekât yapılmıştır Dersim'e, 1937 ve 1938 yıllarında.
Resmi kayıtlara göre; 7 kişi idam edilmiş, 13806 kişi ölmüş, 11683 kişi sürülmüştür.
İktidarda CHP vardır ama harekât devlet politikasıdır. Zaten tek parti dönemidir.
Türkiye'nin siyasetle uğraşan sağcısı-solcusu, Alevi'si-Sünni'si, Türk'ü-Kürt'ü CHP üyesidir. Celal Bayar da, Adnan Menderes de CHP üyesidir.
Menderes, CHP milletvekili ve parti müfettişidir. Bayar, CHP milletvekili ve 27 Ekim 1937-25 Ocak 1939 arasında Başbakan’dır.
Birinci harekât İnönü dönemindedir. İkinci ve üçüncü harekât Bayar dönemindedir.
Yani bu olaydan siyasal bir rant çıkarmak doğru bir tavır değildir.
Çünkü bugünkü siyasetlerin geçmişini oluşturanlardan, o gün Dersim operasyonuna kim itiraz etmiştir ki, operasyon bu günkü CHP'ye karşı siyasi bir araç olarak kullanılsın.
* * *
Peki, Dersim olayı niçin gündeme getirildi, amaç ne idi?
Evet, bugün bölgedeki akan kan Türkiye'yi de içine çeken bir anafor yaratırken, ülkedeki hassasiyeti yüksek olan Dersim olayını gündeme getirmedeki amaç nedir? -Gerçekten bir yüzleşme midir, Cumhuriyetle bir hesaplaşma mıdır? -Ya da iç politik hesaplarla, Alevi kitlenin CHP ile yollarını mı ayırmaktır? -Ve de Kemalist kesimi sıkıştırmak, Dersim üzerinden Atatürk'e mi vurmaktır? -Daha da tehlikelisi, bölgeye bakarak büyük bir yarılmayı mı inşa etmektir?
Galiba cevap bu soruların içinde yatmaktadır.
* * *
Ve o bölge için, o günden bugüne öyle bir süreç yaşanmış ve yaşanmaktadır ki;
-Kimi Dersim halkını Türk yapmaya...
-Kimi Dersim halkını Kürt yapmaya çalışır olmuştur.
Oysaki Dersim Bölgesi’nin halkı, Türk ya da Kürt kimliğinden önce Alevi kimliğini ön planda tutan bir halk olmuştur. Yani Aleviliğini bir milli kimlik gibi algılamıştır.
Yapılan harekâtı da, bir isyanın bastırılması değil Alevi kimliğinden ötürü bir imha harekâtı olarak görmüştür. Telafi edilmesi gereken, işte bu algıdır.
Ve de bugün, yani 76 yıl sonra:
Eğer birileri yaşanan acıyı siyasal rant olarak kullanmak istiyorsa...
Birileri de yaşanan acımn üzerine kin ve nefret tohumu saçarak ötekileştiriyorsa...
Buna dur denmelidir.
Şu da özellikle bilinmelidir ki, Dersim harekâtı ne Dersim'de ne de doğuda feodal yapıyı, yani aşiret düzenini tasfiye eder olmamıştır.
İşte bugün yaşanan olayların, bölünme korkusunun belirleyici nedenlerinden biri, bu yapının tasfiye edilmemiş ya da edilememiş olmasıdır.
* * *
Sonuç olarak diyebiliriz ki;
Eğer bu ülkede geçmişle bir yüzleşme olacaksa, öncelikle bir zihniyet değişimine ihtiyaç vardır.
Çünkü Çorum katliamı, Sivas katliamı, Maraş katliamı gün gibi ortadadır. Bu katliamlarda siyasetin bütün rengi suç ortağıdır. Kimsenin kendine pay çıkarma hakkı da yoktur.
Ve bugün:
Bu devlet; geçmişte büyük acılar yaşamış ve yaşatılmış halkıyla barışmalıdır, barışa giden yolun önünü açmalıdır.
Ve de Dersim olayları hakkında konuşulurken, o acıyı, o felaketi yaşamış insanları yeniden inciten ifadelerden kaçınılmalıdır.
Bilinmelidir ki, Dersim halkı Cem evlerinde, Hz. Ali'nin ve Hacı Bektaşi Veli'nin yanma Atatürk'ün resmini koyan bir halktır.