Galiba bu konu kabak tadı vermeye başladı. Sanki "Parlamenter Sistem" dört dörtlük uygulandı da cevap veremez hale gelmiş gibi!
Önce, Amerika'da var da bizde niçin olmasın denilmişti. Sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 7 Haziran seçiminin gündemi "Başkanlık Sistemi"dir demesiyle start verilmişti.
Bu kez Devlet Bahçeli tarafından gündeme sokulur oldu.
***
Oysaki 30 yıldan fazladır aralıklı, son yıllarda da sürekli gündemde tutulan bir konu idi Başkanlık Sistemi.
Özellikle 12 Eylül Askeri darbesinin açtığı kulvarda, hem "Eyalet Sistemi" hem de "Başkanlık Sistemi" dillendirilir, süreç içinde Türkiye'nin gündemine sokulur olmuştu.
1977'de Necmettin Erbakan gündeme getirmişti. 1987'de Turgut Özal, 1997'de Süleyman Demirel gündeme getirdi. Üstelik Demirel 2005 yılında Akşam gazetesine verdiği bir röportajda, "Elbette Türkiye Başkanlık Sistemi'ne geçecektir" demişti.
Doğrusunu söylemek gerekirse çok da iyi bilemediğimiz, neden ihtiyaç duyulduğunu da anlayamadığımız bir konu oldu. Kim neden karşı, kim neden taraftar bilinmez oldu.
Akademisyenler ikiye ayrıldı, medya ikiye ayrıldı; kötü diyen de oldu, iyi diyen de. Siyaset ise zaten ikiye ayrılmıştı.
***
Aslında bu konu, 2007 yılında, anayasanın 101 ve 102. maddelerinin değiştirilip Cumhurbaşkanını halkın seçmesine karar verilmesiyle zaten gündeme girmişti.
Ve Başkanlık Sistemi'ne giden yolun bir kilometre taşı daha döşenir olmuştu. Oysaki Cumhurbaşkanını halkın seçmesi demek, politik bir kimlik vermekti, halk iradesiyle politik bir güç kazandırmaktı. Bunun başka bir izahı da yoktu.
Peki, nedir bu Başkanlık Sistemi? Nedir Parlamenter Sistem'den farkı?
***
Siyaset bilimcileri diyor ki, "Başkanlık Sistemi"nde:
-Başkan, doğrudan halk tarafından seçilmekte...
-Bakanlar parlamento içinden ya da dışından, Başkan tarafından bizzat seçilmekte.
-Bakan milletvekili ise derhal istifa etmek, parlamento ile ilişkisini kesmek zorunda.
-Yani yürütme, yasamadan tümüyle ayrılmakta. Ki bu durum, Başkanlık Sistemi ile Parlamenter Sistem'in en önemli ayıracıdır.
-Bakanlar doğrudan Başkana karşı sorumlu olmakta.
-Parlamentonun yaptığı yasalar, Başkan tarafından veto edilebilmekte.
-Başkan daha çok yetkilerle donatıldığı için, ülkenin siyasetini doğrudan belirleyebilmekte.
Özet olarak, parlamenter sistemdeki Başbakan ve Cumhurbaşkanı yetkilerinin bir kişide toplandığı bir sistem olarak özetlenmekte.
***
Peki, bu sistemi uygulayan ülkeler var mı? Elbette var...
Bugün 42 ülkede uygulanmakta. ABD hariç diğerleri geri kalmış ülkeler. Bunun 20'si Amerika, 9'u Asya, 10'u Afrika, 2'si Avustralya, l'i Avrupa'da.
Ancak, bu ülkelerin hiçbiri Parlamenter Sistem'den Başkanlık Sistemi'ne geçmiş değildi. Yani kuruluşunda başkanlık süreci yaşanmıştı.
Bu sistemin tam demokratik kurallarla uygulandığı tek ülke ise ABD'dir. Sistemin doğum yeri de ABD'dir. Zaten bu sisteme öykünme de ABD'deki sisteme yöneliktir.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1993 yılında "Başkanlık Sistemi'nin ortaya çıkışı, bir özentinin sonucu ya da Amerikan emperyalizminin bize bir tavsiyesidir" demişti. İşte sorun tam da budur! Yani o gün böyle diyen Erdoğan, bugün neden ille de "Başkanlık Sistemi" demektedir?
***
Yine siyaset bilimcileri der ki:
Parlamenter Sistem'i tam yaşayamamış, küresel güçlerin baskısı ve kuşatması altındaki ülkelerde Başkanlık Sistemi, diktatöryal bir yönetime dönüşmektedir.
Nitekim Latin Amerika'da muz ülkeleri dediğimiz, demokrasinin dahi tartışılır olduğu ülkelerde; Asya ülkelerinden bu sistemi uygulayan Afganistan, Ermenistan, İran gibi ülkelerde; Afrika'da uygulayan Kenya, Nijerya, Uganda gibi ülkelerde başkanlık sisteminin nasıl diktatöryal bir sisteme dönüştüğünü görebiliriz.
***
Elbette, Türkiye'yi yukarıda belirttiğimiz ülkelerle eş tutmak doğru değildir.
-Ama henüz parlamenter sistemin bile mayalanamadığı;
-Farklılıkların birlikte yaşayabileceği demokratik bir yapının inşa edilemediği;
-Özellikle de halen cumhuriyetten geri dönüş tehlikesinin yaşandığı;
Ve de inanç gruplarının kanlı bir iktidar savaşı verdiği düşünülürse...
Başkanlık Sistemi'nin totaliter bir yapıya dönüşebilme tehlikesi vardır. Bölgemiz ülkelerinin konumuna baktığımızda ise bu sistemdeki ısrarı anlamak zordur.
Bu nedenle yarınki yazıda, sistemi bir de sorularla sorgulayalım.