Gündem belirlemek ve gündeme hakim olmak veya gündem belirlemeyi elden bırakmamak, bu işi muhalefete kaptırmamak konusunda ilk deneyimlerimizi rahmetli Özal’dan öğrenmiştik. O da zaman zaman çıkışlarıyla siyaset gündemini alt üst ederdi. Ancak, sayın Başbakanımız bu konuda daha mahir. 
Geçen gün medyadan birkaç kişiyle yaptığı söyleşide “Elbette gündemi ben belirleyeceğim. O zaman Başbakan olduğum nerede kalır” mealinde bir söz söylemişti. Ben bu sözden sonra, artık gündem olarak ortaya atılan konulara olan güvenimi kaybettim. Birileri “şu konuda ne düşünüyorsun?” dediğinde içimden “canım bu da gündem yaratmak için söylenmiş bir sözdür” diyorum açıkça. Dolayısıyla işin ciddiyeti kalmıyor.
Bakınız böyle olunca ne oluyor? Ülke gündemi sürekli elektrikli konularla gerginleşiyor. Medyada bir kör dövüşü hakim oluyor. İnsanlar gerildikçe geriliyor. Oysa, toplum olarak gerginliğe değil, sakin ve huzurlu bir ortama ihtiyacımız var. 
Ülkede yapılan, yapılması planlanan hususlar gerçekten kamuoyu tarafından yeterince tartışılırsa bundan mutluluk duyarız. Suni gündemler tartışmaktansa gerçek gündemleri tartışırsak sonuçta her kesimden insan mutlu olur. 
Son birkaç ayda kamuoyunun ciddi ciddi tartışması gereken konuların ne kadar oldu bittiye getirildiğine hepimiz şahit olduk. Örneğin; eğitimde 4+4+4 sistemi. Ortaya atıldı. Birkaç günde bir gece yarısı oylamasıyla meclisten geçti. Ben 43 yıllık bir eğitimci olarak ne getirildi, ne getirilmek istendi bir türlü anlayamadım. Belki çok iyi şeyler yapıldı. Ama, niye böyle aceleye getirildi ki? Bu ülkenin geleceğini etkileyen konuda biz eğitimciler bile birkaç cümle söz söyleyemeden iş oldu bitti. 
Aynı şekilde okullarda serbest kıyafet uygulaması. Bir çırpıda kesinleşti. İş oldu bitti. Bundan sonra şu iyiydi bu iyiydi demenin bir anlamı kalmadı. 
Bunca sorun arasında Sayın Başbakanımızın özel ofisinin dinlenmesi, odadan böceklerin çıkmasına ne dersiniz? Benim hemen şu aklıma geldi. Acaba gündem mi belirlenmek isteniyor? Yoksa gerçek mi? İkilemine düştüm. Şayet gerçek ise, hepimiz yandık. Başbakan bu şekilde dinlenebiliyorsa, artık kimsenin özel yaşamı falan kalmadı. Gölgemizden korkar olduk. 
Bunca konu arasında toplumun ruh halini merak ediyorum. Zaten bunca olaydan sonra biraz paranoya olduk galiba. Soner Yalçın, iki seneye yakın tutuklu kaldı. Salıverildi ama, gerçekten suçu neydi? Anlayamadık. Ülkemizde cereyan eden olaylar düşünüldüğünde gerçekten akıllara ziyan gelişmeler.  
Bana kalırsa, toplumu fazla germemek en doğrusu. Bırakın 2013’e huzurlu girelim. Temennim 2013’ün hepimize huzur ve mutluluk getirmesi.