Yeni anayasa değişikliğiyle birlikte gündeme gelen tek adam tartışmalarına da değinen MHP Osmaniye milletvekili Doç. Dr. Ruhi Ersoy, "Şimdi cumhurbaşkanı tek adam diyorlar, yasama-yürütme-yargı burada birleşti diyorlar. Eşini başkan yardımcısı yapar diyorlar. Bunların hepsini yapabilecek yetki şuanki 1982 anayasasında var. 1982 anayasasında hükümete başkanlık yapma, büyükelçi atamadan tutun en son Cumhurbaşkanlığı Kanununda 'vatana ihanet dışında cumhurbaşkanı yargılanamaz' ibaresi de 1991 yılında, bunun da tanımsızlığından kaynaklı tedavülden kaldırılmıştı. Cumhurbaşkanı aklınıza gelebilecek her türlü yetkiyi kullanabilecek durumda zaten. Yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde cumhurbaşkanı denetlenebilir, yargılanabilir, sadece vatana ihanet değil şahsi anlamda, siyasi anlamda herhangi bir hukuk dışı uygulama varsa orada da hesap verebilir hale getiriliyor. Burada mantık cumhurbaşkanının partisi mecliste çoğunluğu alır, kendisi de orada olur, yargı üyesinin geri kalanları da kendisi atar, kendisinin atadığı ile meclisin atadığı hepsi kendisinin olur. Bu bir kere yargıçlara, hukuka örfe, milli birikime saygısızlıktır. İkincisi 17 Nisan sabahından itibaren bir ay içerisinde meclis 7 tane yüksek yargı üyesi, HSYK üyesi seçecek. Seçim yok da, bunu seçebilmek için de 330'u bulması lazım. 330'u bulabilmesi için de mecliste bir siyasi parti ile anlaşması lazım. 7 tane yüksek yargı üyesinin 2,3 4'ünü birine, birazını kendine vererek dağıtması lazım. Bir kere MHP ile yola çıkmışsa bu 330'u tamamlama noktasında yüksek yargıçları verirken de adaletiyle, vicdanıyla, ahlakıyla, vizyonuyla mütenasip yargıç adaylarını tespit etmesi, tespit ettiği yargıç üyelerinin de belli bir statü de olması ve buna da MHP'nin 'evet' demesi lazım. Nereden Tayyip Bey yargıyı tek başına dizayn ediyor? Hani nerede?. Bu akşamdan sabaha bir mesele. Adamlar halkı gulyabani gördükleri için, kendilerine seçilme hakkı ve hayali tanımadıkları için mecliste qeşin peşin yüzde 51’i alan cumhurbaşkanı mecliste 400 vekili alır anlayışını oldukları için özgüven duymuyorlar. Milleti memnun edebilir, devleti geleceğe taşırsa bunu alır. Bunu alması içinde 15 Temmuz’da emperyalizme kafa tutmuşsa devlet, o kafa tutmanın sonucunda yerli ve milli politika uygulamak zorunda.FETö ile, PKK ile iş tutan değil Diyarsakır7da megri megri söyleme zamanı geçti, Taksim’de Kızılay’da Mustafa Yıldızdoğan ile Türkiyem söyleme vakti.” ifadelerini kullandı.


“Devlet 15 Temmuz’da fetret devrine girdi”
15 Temmuz darba girişimi ile birlikte devletin, fetret dönemine girdiğini ve halen de çıkamadığını belirten Ersoy, devletin kendi içerisinde yerli ve millilik noktasında kendini yenileme mecburiyetiyle karşı karşıya olduğunun altını çizdi.
Bunun için de güçlü, gücü merkeze alan bir iradenin olması gerektiğini aktaran Ersoy, "Hem devletin kendini yenilemesi ve normalleşmeye geçmesi, başta Türk Silahlı Kuvvetler olmak üzere hem de dış politikada Basra Körfezinden Akdeniz'e uzanan koridorda, Suriye'nin kuzeyinden kantonlaşma aldı başını götürüyor. El Bab operasyonu sınırımıza gelmişti. Mecbur kaldık. Ama Kobani duruyor. PKK, PYD 2-3 tane kantonlarında yarı düzenli ordu kurdu. Tehlike burnumuzun dibinde.Bizim hem İŞİD ile hem PKK-PYD ile hem FETÖ ile mücadele etmemiz için güçlü, yerli, samimi, bu meseleleri bilen bir iradeye ihtiyacımız var. Bu iradenin ne olacağına elbette millet karar verecek ama referandumda çıkacak olan sonuç bu iradenin olmakla olmamak arasındaki bir sonuçtur. Bizim 'devlet için evet, millet için evet, cumhuriyet için evet, Türklüğün bekası için evet" deyişimizin perde arkası bu. Bizim için şahısların ismi mevzu bahis bile değil. Biz 'önce ülkem sonra partim ve ben' diyen bir kültürün sahici çocuklarıyız" şeklinde konuştu.

“Milletin devlet olması için MHP’nin aldığı inisiyatifler var”
Milletin devlet olması için MHP’nin aldığı inisiyatifler olduğunu dile getiren Ersoy, “Bugün yeni bir insiyatif alıyor. Birincisi devletteki çift başlılığı ortadan kaldıracak. İkincisi de çözülme ve çökünce halinde bir fetret dönemi yaşayan bu devletin, bu kanamayı daha az hasarla götürebilmesi için hem dışarıya karşı hem de bahsettiğim dinamiklere karşı yerli ve milli bir insiyatife ihtiyacı var. Bu insiyatif de yüzde 51'in desteğini alan, yüzde 51 ile temsil noktasında olan, dışarıdan müdahale edilerek hükümetleri yıktırmayacak bir irade olacak. Bu yeni sistem nihai karar değil, yenilenebilir, yarınlar da yeniden tartışılabilir.Ama şuan yaşananlardan dolayı bir zaruret var" diye konuştu.

“Türkiye’yi Suriyeleştirmek için 15 Temmuz’da düğmeye basıldı”
Türkiye Suriyeleştirmek, Türkiye Iraklaştırmak, bir darbeden çok bir kalkışma, terör faaliyeti, iç savaş planlayanların 15 Temmuzda darbe girişiminde bulunduğuna dikkat çeken Ersoy, "Bunu yapanlar akıl oyunlarını yaparken acaba sadece başarı endeksli mi yaptılar, yoksa bunların B, C, D planları ne, 'başarısız olursak ne yapacağız' sorusuna sizce cevap arayıp, hazırlık yapmadılar mı? İşte bu sorunun cevabı bundan sonraki süreç ve referandumla ilgili. 11 Ekim 2016 tarihinde Genel Başkanımız Devlet Bahçeli'nin aldığı insiyatifle ilgiliydi. Fiili durumun hukukileştirilmesi, devletin geleceği, kendini sağlıklı tanıması, milletin çocuklarının sağlıklı bir devlette yaşayabilmesi için bu anlayışla mücadele etme ve emperyalizme kafa tutabilmek için bir sistem değişikliğine ihtiyaç vardı. Çünkü bu sistem değişikliği problemi sadece FETÖ kalkışmasıyla ortaya çıkmadı. FETÖ kalkışması bu sistem rahatsızlığının bir sonucuydu ve geleceği kurgulama noktasında MHP liderinin aldığı insiyatif bunu sağlıklı temeller üzerine oturtmak istedi" ifadelerini kullandı.

Editör: TE Bilisim