Esnaftan ve işadamlarından hemen her gün, “vasıflı”, yani “nitelikli” eleman sorununa ilişkin şikayet alıyoruz. Kamu kesiminde de zaten “nitelik” yerlerde sürünüyor. Merhum Çetin Altan’ın geçmişte diline pelesenk ettiği üzere, “mesleksiz toplum” gerçeği ile karşı karşıyayız.

“Ne iş olsa yaparım” diyenlerin zaten ellerinden hiçbir işin gelmediği hemen anlaşılabilir. Meslek edindirmek isteseniz, bu da özveriyi gerektirir ki, pek çoğu buna katlanmaz. Kendini yetiştirmez, iş beğenmez…Hiç çalışmadan yaşamanın yolunu arar. Sosyal politikalar da, buna büyük ölçüde fırsat yaratır.

Oysa “sosyal devlet” kavramı bu değildir. “Yan gel yat, ben sana bakarım” diye bir anlayış olamaz. Herkesi çalışmaya, üretmeye yöneltmek, ama çalışamayan, engeli olan, bir şekilde işini kaybeden vatandaşı da “adam gibi” yaşatmak gerekir. Bu anlamda, eğitim politikalarımızın verimsizliğini kabul edip, “meslek sahibi”, “nitelikli insan” yetiştirmeye yönelmemiz kaçınılmazdır.

Çorumlu bir işverenimiz, kendi sektörlerinde eleman bulamadıklarını, bu fırsattan istifade eden bazı çalışanların da, yüksek ücret talebiyle karşılarına çıktıklarını anlattı. Yine, sosyal yardımlara güvenen işsizlerin iş beğenmemeleri yüzünden, pek çok sektörde mültecilerin çalıştırıldığına tanık olduklarını ifade etti.

Görünen o ki, “masa başı” hayaline bir son verip, piyasanın ihtiyacı olan ara elemanları yetiştirmeye, zekâ düzeyi yüksek gençleri ise bilim ve teknolojide ilerilere taşımaya yönelik yeni bir eğitim sisteminin oluşturulmasına acilen ihtiyaç var. Ucuz işgücü kullanımını ve ezilenlerin varlığını inkâr ediyor değiliz, ama nitelik arttıkça, düşük ücret sorununun da çözüleceğine inanıyoruz. (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim