Seçimlerin; demokratik düzenin temeli, millet iradesinin yansıması, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk gençliğinin ebediyen var olması adına tarihi bir fırsat, kritik bir dönemeç olduğunu belirten İmal, Türk milletinin çöküşünü önlemek üzere sandığa atılan her bir oyun, adeta Fatih’in karadan yürüttüğü gemilerin bordasına çakılan bir çivi, şahi toplarının Bizans surlarında açtığı mukaddes bir gedik, işgalcilere ve bölücülere sıkılan bir kurşun olduğunu vurguladı.
1 Kasım’da sandığa giderken ülkeyi karanlık kuyulara, bataklıklara, küresel projelerin maşalığına sürükleyen AKP döneminde; üniversitelerin terör kampları haline getirildiği, bölücü militanların öğrencilere kimlik kontrolü yaptığı, fakülte ve kantinlerin işgal edildiği, milliyetçi ve vatansever öğrencilerin canına kast edildiği, terör örgütünün her türlü propagandasının yapılırken bütün bunların ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden bir süreç zırvası uğruna görmezden gelindiğinin hatırlanması gerektiğini söyleyen Ahmet Hattab İmal, Türk gençliğinin, işsizlik ve gelecek kaygısı içindeyken uyuşturucu çetelerinin kucağına terk edildiğini, kapsamlı ve sistematik bir şekilde kültürel yozlaşmaya maruz bırakıldığını ve milli benliklerinden uzaklaştırılmaya çalışıldığını ifade etti.
Toplumsal gerilim, şiddet ve kutuplaşmanın tırmandırıldığını, milletin ateş ve su gibi birbirine düşman hâle getirildiğini anlatan İmal, “AKP yandaşları kendilerinden olmayanları her mecrada hain ilan etmiştir.
13 yıldır terör ve bölücülükle mücadeleyi terk edip müzakereyi seçen AKP, millî birlik ve bütünlüğümüzü tehdit eden “açılım” ve “çözüm” zırvalarıyla terör örgütünün silah depolamasına, güçlenmesine göz yummuş, bölücülüğün alternatif bir çözüm olarak görülmesini sağlamıştır.
Terör militanları davullarla zurnalarla karşılanmış, terörist heykelleri kent meydanlarına dikilmiş, sözde terörist şehitlikleri açılmış, dağ kaçkınları kimlik kontrolleri yapmış, düğünlerde bizzat başbakan tarafından teröristlere altın takılmış, terör örgütü militanları ayrıcalıklı olarak seyyar mahkemelerde yargılanmış, teröristler sözde mahkeme kurup bölge halkını yargılamış, sözde asayiş birimleri bölge halkından vergi toplamış, Kandil’den çıkma tapular bölge halkına dağıtılmış, asker kışlaya, polis karakola hapsedilmiş, valilerin emriyle teröristlerin her türlü aşırılıklarına göz yumulmuş, teröristbaşı muhatap alınmış, terör örgütü meşrulaştırılmış, Oslo ve Dolmabahçe’de terör örgütünün istekleri kabul edilmiş, İmralı canisinin resimleri reklam panolarına asılmış, başta PKK ve IŞİD olmak üzere birçok terör örgütü ülke sınırları içinde terörist eylemler yapmış, Diyarbakır, Suruç, Reyhanlı, Kumrular, Anafartalar ve son olarak da Ankara Tren Garı önünde patlamalar gerçekleşmiş, köy korucuları ve bölge halkı teröristlerin insafına terk edilmiş, ülke sınırları teröristlerin geçiş güzergahı haline getirilmiştir” dedi.
AKP hükümeti tarafından, Türk bayrağının tahrik unsuru kabul edildiğini, Andımızdan “Ne Mutlu Türküm Diyene” ibaresinin kaldırıldığını ilçe, köy ve belde adlarının Kürtçe olarak değiştirildiğini, kaydeden İmal, “Dini müesseler ve söylemler hatta Kur’an-ı Kerim siyaset meydanlarına indirilmiş, başbakan için Hz. Muhammed (sav.) tarafından atandı diyen sahte din adamları türetilmiş, “Eğer ki Hz. Muhammed (sav.) peygamber olmasa muhakkak ki başbakanımız son peygamber olurdu” denilmiş, ülkenin en önemli bakanlıklarında görevlendirilen bakanlar Allah’ın ayetleriyle dalga geçmiş, haram olan hırsızlık ve yolsuzluk normalleştirilmiştir. AKP, siyasi çıkarları için İslamı bir kalkan olarak kullanmak suretiyle Sıffin Savaşı’nda hilafet için Hz. Ali’ye karşı kılıçlarının uçlarına Kur’an sayfaları takan Muaviye’nin zihniyetinin 21. Yüzyıl’da dahi yaşamakta olduğunu göstermiştir.
Bütün bunlara “Dur!” diyen yüce milletimiz 7 Haziran seçimlerinde AKP’ye gerekli cevabı vermiş ve millet iradesi, 13 yıllık haram saltanatının son bulmasından yana tecelli etmiştir. Ancak, iktidar süreleri boyunca “milletin adamı, “milletin iradesi” söylemlerine sığınarak oyunlarını gizleyenler, bir kez daha millet iradesini nasıl hiçe saydıklarını ve iktidar hırslarının esiri olduklarını ortaya koyup, ülkemizi yeniden seçime götürmüşlerdir. Erken seçim senaryosunun senaristi 13 yıllık siyasal iktidar, figüranları ise çözümcü ve bölücü kalemşörlerdir. Milliyetçi-ülkücü hareketi hayırcılıkla itham etme gafletinde bulunan “hayırsızlar” ülkemizin içinde bulunduğu durumun baş müsebbipleridirler.
1 Kasım’da tüm bu ihanet ve yolsuzluk sevdalısı güruha verilecek cevap, vurulacak tokadın aracı bellidir. Terörün de, adaletsizliğin de, yolsuzluğun da, arsızlığın da hakkından gelecek olan ayan beyan ortadadır. Türk gençliği bu tarihsel vazifeyi üstlenerek ülkenin geleceğine oy vermeye hazır ve kararlıdır. Bu azim ve kararlıkla 1 Kasım günü Türk gençliği, gerek kendi geleceğini gerekse de taşıyıcısı olduğu Türk milletinin yarınlarını teminat altına almak için hür ve demokratik iradesini kullanarak Akp’den on üç yılın hesabını soracaktır…
Velhasıl Türk Gençliğini cennet Vatanımızın bekası yüce Türk milletinin geleceği için oy vermeye Milliyetçi Hareket Saflarında buluşmaya çağırıyorum” dedi.
(Haber Merkezi)
Editör: TE Bilisim