Daha önceki üç toplu sözleşmede sahnelenen orta oyununun tekrarından ibaret görüşmelerde AKP ve yandaş konfederasyon yönetiminin gece yarısı yeni bir satış sözleşmesine imza attığını söyleyen Veldet, “Bilindiği üzere hükümetin dün ‘revize ettiğimiz son teklifimiz” diyerek 2018 yılı için %3,5+% 3,5 2019 yılı için ise % 4+ %5 maaş artışı teklifinde bulunmuştur. Maaş artışı teklifini bile iktidardaki partinin 16. kuruluş yıl dönümüne göre %10 + %6 olarak belirleyen yandaşlığı tescilli konfederasyonun genel başkanı söz konusu teklife karşı önce “milletin adamından cevap bekliyoruz” diyerek topu partili Cumhurbaşkanı’na atmıştır. Maaş aratışından medet umdukları ‘milletin adamından’ bekledikleri cevap gelmemiş olacak ki, akşam saatlerinde yapılan açıklamada aynı genel başkan “müzakereye yakın, imzaya uzağız, yeni adımlar bekliyoruz, bize göre, masaya gelmesi gereken 4-5 puan daha var” demiştir. Ancak yandaş konfederasyon yönetimi yine 3,1 milyon kamu emekçisini, 1,9 milyon kamu emekçisi emeklisini yanıltmamış, daha önceki sözlerini yutarak hükümetin 2018 yılı teklifinde sadece%0,5 puan artış yaptığı sözleşmeye imza atmıştır” dedi.

“MEMUR SEN KAMU ÇALIŞANLARINI TEMSİL EDEMEZ”

Memur Sen Konfederasyonu’nun Hükümet ile toplu görüşme masasına oturur iken yaptığı açıklamada 3.450,00 TL üzerinden beyanda bulunduğunu kaydeden Veldet, “Bir hafta sonra ise kendi yaptırdığı ARGE araştırmaları sonuçlarına göre 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı rakamı 4.180,00TL olduğunu açıkladılar. Toplama çıkartmayı dahi bilmeyen Memur Sen Konfederasyonu kamu çalışanlarını temsil edemez.

İmza töreninde bir araya gelen Çalışma Bakanı ve yandaş konfederasyon başkanı milyonların gözünün içine baka baka bu yeni satış sözleşmesini övüp, muhtemelen üstün gayretlerinden dolayı birbirlerini tebrik ettiler. Ancak ne kadar tozpembe tablolar çizseler de, ‘tarihi başarı’ nutukları atsalar da güneş balçıkla sıvanmaz. Her şey 80 milyonun gözleri önünde olmuştur.

Fazla söze gerek yoktur, ayrıntılı değerlendirmemizi daha sonra yapmak üzere bu noktada sadece birkaç temel noktanın altını çizmek yeterlidir.

Kamu emekçilerinin ve emeklilerinin yaşadığı sorunların bu sorunların parçası olan, halkın değil, siyasi iktidarın memurluğunu yapan, siyasal iktidarın memur kolları rolünü üstelenen sendikamsı yapılar tarafından çözülemeyeceğini bir kez daha ispatlamıştır” ifadelerini kullandı.

“SENDİKA OLMANIN ASGARİ KOŞULLARI DAHİ YERİNE GETİRİLMEDİ”

Dünyanın neresinde olursa olsun, üyelerine, temsil ettiği kesimlere değil, pazarlık yaptığı işverene dayanan yapılara sendika demenin mümkün olmadığını belirten Veldet, açıklamasına şu şekilde devam etti:

“Bu süreç bir milyon üyesi olan herhangi bir kurum-kuruluş-örgüt olma ile sendika olma arasındaki farkı tüm açıklığı ile ortaya çıkarmıştır.

Nitekim KESK’i sadece masadan değil, işyerlerinden, alanlardan uzak tutmak için her türlü hukuksuzluğun devreye sokulduğu bu son “toplu sözleşme” sürecinde, sendika olmanın asgari koşullarını dahi taşımayanların kamu emekçilerinin temel sorunlarına çözüm üretmekten ne kadar uzak olduğu bir kez daha teyit edilmiştir.

Bu süreç, KESK olarak en başından beri karşı çıktığımız, gerçek evrensel toplu sözleşme sistemi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan, tekli sendikal rejim ve siyasal iktidarın son sözü söylemesinin dayatıldığı “Türkiye Tipi Toplu Sözleşme Sisteminin” iflas ettiğini bir kez daha ispatlamıştır.”

“ADALETİN OLMADIĞI YERDE EMEĞİN HAKKI DA OLMAZ”

“Ülkenin kamu emekçilerinin ve emeklilerinin grev hakkının yasal güvence altına alındığı, sendikal hak ve özgürlüklerin önünü açan, konfederasyon ve sendikaların demokratik bir şekilde temsiline imkan tanıyan evrensel gerçek toplu sözleşme sistemine olan ihtiyacının yakıcılığını ortaya çıkarmıştır.

Yeni bir satış sözleşmesi ile sonuçlanan bu süreç, hep başından beri dikkat çektiğimiz üzere demokrasinin, adaletin olmadığı bir yerde emeğin hakkının da olmayacağını ispatlamıştır. OHAL-KHK rejiminin gölgesi toplu sözleşme görüşmelerine düşmüştür.

OHAL-KHK rejimine sırtını dayayarak istediği kamu çalışanını sorgusuz sualsiz işinden eden, açığa alan siyasal iktidar toplu sözleşmede kamu emekçileri ile dalga geçen teklifler sunmuş, yandaş konfederasyon yönetimi ise bunu izlemekle yetinmemiş adeta çanak tutmuştur. Kısacası kamu emekçilerine ölümü gösterip sıtmaya razı etme politikası sonuna kadar kullanılmıştır.”

“ONURLU BİR ÜCRET VE YAŞAM TALEP EDİYORUZ”

Son söz olarak; bu ülkenin kamu emekçileri, emeklileri sadaka değil, emeğinin karşılığı olan onurlu bir ücret ve yaşam talep etmektedir.

Bu ülkenin fedakâr kamu emekçileri, emeklileri insanca bir yaşama yetecek ücret, güvenli çalışma ve güvenceli geleceği fazlası ile hak etmektedir.

Bu son satış sözleşmesi ile yoksulluk sınırına uzak açlık sınırına yakın bir yaşam mücadelesi sürdürmeye terk edilen, kimseden sadaka ya da fedakârlık değil, hakkını isteyen 3,1 milyon kamu emekçisine ve 1,9 milyon emekliye bir kez daha ihanet edilmiştir.”

(Taner ŞİMŞEK)

Editör: TE Bilisim