Türküm, doğruyum, çalışkanım,/İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,/yurdumu milletimi özümden çok sevmektir./Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir./ Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe/durmadan yürüyeceğime ant içerim./Varlığım Türk varlığına armağan olsun./Ne mutlu Türküm diyene!

Burada “Türk” sözcüğünün bir ırkı değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı, vatanını-milletini seven herkesi kapsadığını belirtmeye bilmem gerek var mı? Atatürk’ün tanımladığı “milliyetçilik” budur. “Ne mutlu Türk olana” demiyor o yüce insan, “Ne mutlu Türküm diyene” ifadesiyle, “Türk” üst kimliği altında hepimizi sayıyor.

Kimi, niye rahatsız etti peki “Andımız”?.. Milleti millet yapan bu ezberin, kararlılık yemininin ne zararı vardı? Yüce Atatürk’ün “tam bağımsızlık” ilkesi niye, hangi hesaplarla rafa kaldırıldı? Emperyalizm gerçeğini yeni mi farkediyoruz? Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politika ilkelerinin başında, “yönümüzü Batı’ya dönmek, ama emperyalist emeller karşısında uyanık olmak, kuzey komşu Rusya ile dostane, iyi komşuluk ilişkileri geliştirmek, Arap dünyasına ise din kardeşliği çerçevesinde koruyucu, kollayıcı bir anlayışla yaklaşmak, ama iç çatışmalarının tamamen dışında kalmak” gelmiyor muydu?

Amerika’nın başındaki “ruh halini anlamakta güçlük çektiğimiz” zatın küstah tehditlerini asla kabullenemeyiz ve millet olarak emperyalist saldırıya göğsümüzü siper etmekte bir an bile tereddüt etmeyiz. İşte bunun için, her türlü kutuplaşmayı aşarak milletçe “tek bir yürek, tek bir yumruk” olmaya ihtiyacımız var. Tabii bir de, sağduyulu bir özeleştiriye… “Acaba, dış politikamızın neresinde hata yaptık ki, şimdi ülke ekonomisine bu hatanın faturasını ödetiyoruz?” sorusunu masaya yatırmaya…

Yeni bir “istiklal” mücadelesidir bu. Ve ancak, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” prensibini şiar edinmiş herkesin, birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularıyla el ele, kol kola vermesi halinde kazanılabilir. Ben, yaşanılan olumsuzluklar karşısında kaç kez “kardeşlik zamanı” diye yazdığımı hatırlamıyorum, ama bu günler için “kardeşliğin olmazsa olmaz zamanı” demek bile az kalır.

Hepimiz aynı geminin içindeyiz. Allah korusun, gemi batarsa, hepimiz birlikte batacağız. Başka Türkiye de yok, başka Çorum da…Eğer bugün de kenetlenmeyi başaramazsak, bilelim ki yarın çok geç olabilir. İnanç, siyasi görüş, yaşam tarzı farklılıklarının hepsi bir yana, şehit kanlarıyla sulanmış bu aziz vatanda, bağımsız, özgür, başı dik yaşama ideali bir yana…Haydi kardeşlerim!...Haydi hemşehrilerim!...