Son zamanlarda yaygın olarak kullanılan sosyolojik bir kavram var: Kötülük toplumsallaştı!.. Kimse, kendisi gibi düşünmeyene hoşgörüyle, sevgiyle yaklaşmaya, onu anlamaya çalışmıyor. “Benim gibi düşünmeyen, benim düşmanımdır” mantığıyla, karşıt görüşlere en sert tepkiyi veriyor. İyilik yerine kötülük egemen oluyor ve toplum keskin biçimde kutuplaşıyor.
Oysa, Voltaire’in ünlü sözünü hatırlamakta yarar var: “Düşüncelerinize katılmıyorum, ama o fikirleri ifade edebilme hakkınızı ölümüne savunurum.” Zaten demokrasi de, karşıt görüşleri anlayışla karşılamayı, yıkıcı bir eyleme dönüşmediği sürece, her demokratik tepkiyi de soğukkanlılıkla “hak” saymayı gerektiriyor.
Kötülüğün toplumsallaştığını düşündüren bir olgu da, ne yazık ki Çorum’da yaşanıyor, ya da hissediliyor. 22 Haziran 2015 günlü ÇORUM HABER’de, “Kentsel büyümenin önündeki en büyük engel: Fitne, fesat ve haset!” demiştik. Bugün ise, Çorum ekonomisinin büyük risklerle karşı karşıya olduğuna dikkat çekerek, bu kritik dönemde olsun, fitneyi, fesadı, hasedi bir kenara bırakmak gerektiğini hatırlatmak durumundayız.
Çorum ekonomisinde yaşanacak olumsuz bir takım gelişmeler, Çorum’da yaşayan herkesin önüne, öyle veya böyle bir fatura çıkmasına sebep olabilir. Firmalar zincirleme sıkıntı yaşayabilir, Çorum’un kredibilitesi zayıflayabilir, iş hacmi daralabilir…Ücretli çalışanlar bir yana, kendi işini yapan esnaf, tüccar ve sanayiciden de işini kaybedenler olabilir. Onun için herkese “tehlikenin farkında mısınız?” sorusunu yöneltiyoruz.
Şu anda Çorum’un, her zamankinden fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacı var. İşe, birbirimizi anlamaya çalışmakla başlayabiliriz. Siyasi ayrışmaları bir yana bırakıp, Çorum ortak paydasında buluşarak, Çorum ekonomisinin çığ altında kalmasını önleyecek tedbirleri “toplumsal dayanışma” ruhuyla hayata geçirebiliriz. İyiliği toplumsallaştırabiliriz. Gıybeti, dedikoduyu, boşboğazlığı bırakıp, Çorum’un ve dolayısıyla kendimizin iyiliğine yönelebiliriz. Vakit çok geç olmadan…