Ankara Tren Garı kavşağında 10 Ekim Cumartesi günü yaşanan bombalı saldırılarla ilgili olarak kapsamlı yayın yasağı getirildiğini anımsatan HDP Milletvekili Adayı Şeref Karataş, görsel ve yazılı medyada “Madem gizlilik ve yayın yasağı getirilecekti. Neden üç gün sonra bu karar alındı?” şeklindeki tartışılmaların cevabını, yaptığı yazılı açıklamada şöyle verdi:
“Katledilenlerin bedenleri henüz düştükleri yerdeyken bir Hükûmet yetkilisi ‘Bu katliamı HDP’lilerin kendileri yaptı’ dedi. Suçlu bulunmuştu. 100’ün üzerindeki canımızı biz kendimiz katletmiştik. Hemen timsah gözyaşları içinde ulusal yas ilan ettiler. Akabinde 11 Ekim günü Saray güdümlü Akşam gazetesi tam sayfa ‘Emir Esad’dan, bomba PKK’dan’ diye manşet attı. Saray ve bakanları canlarımızın parçalandığı yere çiçek koyabildiler. Bizim canımız, bizim kanımız üzerinden siyaset yaptılar.
Ancak canlı bombanın IŞİD üyesi olduğu, Suruç bağlantısı ve ellerindeki canlı bomba listesinden biri olduğu ortaya çıkınca bocalamaya başladılar.
Sarayın Başbakanı eylem gerçekleşmediği için canlı bombayı tutuklamadıklarını söylüyor. Çünkü burası bir hukuk devletiymiş. Bu nasıl bir hukuk devletidir ki bizim gençlerimizi, üyelerimizi, adaylarımızı, seçilmiş belediye başkanlarımızı hiç bir eylem yapmamışken uyduruk gerekçelerle tutuklarken canlı bombanın ancak vücut parçalarını tutukluyor.
Gene Saray’ın başbakanı IŞİD ile aramızda 360 derece fark var diyerek aslında farklı olmadıklarını itiraf ediyor.
İşte tam da bu noktada Saray’ın savcı ve yargısı devreye girerek halkın gerçekleri öğrenmesini engellemek için gizlik ve yayın yasağı getiriyor.
Daha önce suçlu kim olursa olsun hiç bir güvenlik önlemi almadığı ve zamanında sağlık müdahalesinde bulunmadığı için 10 Ekim Ankara Katliamı’nın temel sorumlusunun Saray ve Hükûmeti olduğunu söylemiştim. Ama öyle anlaşılıyor ki bilgisi ve listesi elinde olduğu hâlde canlı bombalara engel olmayan bu hükümetin katliamdaki payı sorumluluktan da ötedir.”
(Haber Merkezi)
Editör: TE Bilisim
