22 baro başkanının imzasının yer aldığı sonuç bildirgesinde, “Kuvvetler ayrılığı prensibinde yasama, yürütme ve yargı 3 eşit erktir. Ancak yargı erki, eşitler arasında birincidir. Yargı erkini oluşturan iddia, savunma ve karar sacayağında ise, Yargıyı; adil, insani, ahlaki, kabul edilebilir ve hukuki yapan ise savunmadır. Savunmanın olmadığı bir yargı, engizisyondur, yargısız infazdır. Bu nedenle yargı erkinin olmazsa olmazı savunmadır. Tek taraflı bir yargılama sonucu verilen karar doğru bile olsa, adil bir karardan bahsedilemez” denildi.

Türkiye’de hukuki güvenliğin, hızlı, adil, bağımsız ve tarafsız bir yargının ve güçlü bir savunmanın gerçekleşmesi için toplumdaki her kesimin emek, çaba, özveri ve inancına ihtiyaç bulunduğuna dikkat çekilen bildirgede şu görüşlere yer verildi:

“Siyasî irade ve devlet yöneticilerinin, yargı erkinin eşitler arasında birinci erk olduğuna, kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkelerine, adalet, liyakat, savunma ve eşitlik kavramlarına ve evrensel yargı kurallarına inanmaları ve saygı göstermeleri şarttır. Bu uğurda, Hâkim ve Savcılarımızın teminat ve güvenceleri tam olarak sağlanmalı, savunma hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalı, kanunlar yapılırken yargı organlarının görüş ve önerileri öncelikle dikkate alınmalı, barolar ve avukatların tam bağımsızlığı sağlanmalı, liyakat ve ehliyet öncelik taşımalıdır. Tüm insanlarımız, kendileri ya da grupları için değil, herkes için evrensel ve ilkesel adalet anlayışını benimsemeli ve istemelidir. Toplumun tüm katmanlarının adalet, savunma, eşitlik ve hukuk ihtiyacını en üst perdeden talep etmesi gerekmektedir. İçeride ve dışarıda, yargıya olan güveni artırmak, tarafsızlık ve bağımsızlığını sağlamak, kalitesini ve hızını artırmak zorundayız.

“HUKUK EĞİTİMİ KALİTELİ OLMALI”

Güvenilir, saygın, adil ve iyi işleyecek bir yargının en önemli şartlarından birisi de hukuk eğitimidir. Hukuk eğitimi kaliteli ve nitelikli olmayan bir ülkenin, yargısından da hiçbir şey beklenemez. Bunun için hukuk fakültelerinin sayılarının ve kontenjanlarının bir an önce azaltılması, yeni hukuk fakültesi açılmasının önüne geçilmesi, mevcutların sayısının 10’a kadar düşürülmesi, yüzde 1’lik dilime giremeyenlerin hukuk fakültesine girememesi, hukuk eğitiminin 5 yıla çıkartılması, ezberci sistem ve anfi düzeninden vazgeçilmesi, analitik, tartışan, sorgulayan, özgürlükçü ve evrensel sistem ağırlıklı hukuk eğitimi modeline geçilmesi, avukatlık staj süresinin uzatılması, hâkim ve savcıların makul süre fiili avukatlık yapmış olanlardan seçilmesi, hâkim yardımcılığı sisteminin getirilmesi, devlet sınavının derhal uygulanmaya konulması, her türlü sınav ve seçmelerde, sadece liyakat ve ehliyete dayanılması gerekmektedir.

İdari hâkimlikte son yapılan düzenlemeden derhal vazgeçilerek, sadece hukuk fakültesi mezunlarına idari hâkimlik imkânı getirilmelidir. Herkes unutmamalıdır ki, yargı ve adalet çökerse, devlet ve toplum çöker.

“DEVLETİN TEMELİ ADALETTİR”

Yargıya alternatif olarak yapılan arabulucu, uzlaştırma ve bilirkişilikteki değişikliklerin, adalete, topluma ve sisteme verdiği büyük zararlar görülmelidir. Devletin var olmasını sağlayan toplum sözleşmesinin tek ve asli nedeni, adalet, huzur ve hakka ulaşma amaçlı, yargı düzeni ve hukuktur. Devletin temeli adalettir. Devlet, yargı erkini ve hakkını özelleştiremez ve hiçbir şekilde devredemez. Yargı ve yargı hizmetleri kötülenerek ve yargıya güveni azaltarak, çözüm ve adalet sağlayamazsınız.

Kuruluş yasasında dahi adaleti değil menfaati öne çıkaran bir düzenlemelerin bu haliyle uygulanmasını doğru bulmak mümkün değildir. İş yükü ve yargılama sürelerinin uzunluğu, hâkim sayısının yetersizliği gibi sebepler, asla adaletten vazgeçmenin gerekçesi olamaz.

Ortak çalışma alanlarımız olan Adliyelerin sahiplerinin biz avukatlar olduğu gerçeği ile eşit süjeler olarak, adliye yönetimi ile ilgili karar alma süreçlerinde ve adalet komisyonlarında baroların yer alması gerekmektedir.

Adalet mülkün temelidir ilkesini kabul eden bir milletin fertleriyiz. Tarihte adalet, hukuk, ahlak, disiplin ve düzenle anılan bir gelenekten gelmekteyiz. Uzun tarihimiz sonrasında, 1923 yılında kurulan Cumhuriyetimiz, evrensel hukuk ilkelerini kabul etmiş, milli hasletimiz olan adalet, hak ve ahlak bilincine, insanlık tarihinin evrensel hukuk ilkelerini ve kurumlarını da eklemiştir.

Evrensel, milli ve manevi tüm hukuk, yargı, savunma ve adalet ilke ve değerlerimize ve özellikle vatandaşlık bilincine ve hukukuna sahip çıkmalı, birleştirmeli ve uygulamalıyız. Ancak ve ancak bu şekilde, milli birlik ve beraberliğimizi, ülkemizi, millet ve insan olarak varlığımızı, hukuki güvenlik ve huzurumuzu koruyabilir ve sağlayabiliriz. Devletimize, Cumhuriyetimize, Cumhuriyetin kurucu değerlerine ve Evrensel İlkelere sahip çıkmaktan başka bir yolumuz ve çaremiz yoktur.

Meslektaşlarımıza ve kamuoyunun dikkatine saygılarımızla duyurulur.” (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim