Öğretmenlere performans değerlendirmesi adı altında puan verilmesi ve bu puanların değerlendirme ölçütü olarak kullanılacak olmasının eğitimde yeni çatışmaların ortaya çıkmasına neden olacağını dile getiren eğitim sendikaları Milli Eğitim Müdürlüğü önünde ortak açıklama yaparak eylem yaptı.

KESK’e bağlı Eğitim-Sen tarafından düzenlenen eyleme Eğitim-Bir-Sen Şube Başkanı Tahir Eşkil, Eğitim-Sen Şube Başkanı Mustafa Gül, Eğitim-İş Sendikası Şube Başkanı İlhan Yaşar, Anadolu Eğitim-Sen Başkanı Nihat Örs, Özgür Eğitim-Sen Başkanı Serdar Efe, Anadolu Eksen Başkanı Yaşar Öz, CHP İl Kadın Kolları Başkanı Gülhan Eke, CHP Merkez İlçe Kadın Kolları Başkanı Gül Sezer, CHP İl Sekreteri Saadet Aydoğdu ile tüm sendikaların yöneticileri katıldı. Türkiye Kamu-Sen’e bağlı Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Selim Aydın’ın başka bir programı nedeniyle katılamadığı ancak destek verdiğinin belirtildiği programda açıklama Eğitim-Sen Şube Başkanı Mustafa Gül tarafından yapıldı.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın asıl hedefinin öğretmenlerin performansını ölçmek bahanesiyle eğitimde güvencesiz istihdam olduğunu dile getiren Mustafa Gül, getirilmek istenen sisteme tüm sendikaların ve tüm eğitimcilerin karşı olduğunu kaydetti. Çorum’daki tüm eğitim sendikaları ile bu eylemi düzenlediklerini söyleyen Mustafa Gül, “Milli Eğitim Bakanlığı’nın performans ve sınav dayatmasını kabul etmiyor, mesleğimize ve geleceğimize sahip çıkıyoruz” diye konuştu.

Kamusal bir hizmet olarak eğitimin hızla özelleştirildiği ve ticarileştiği bir dönemde öğretmenlik mesleğinin siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından doğrudan hedef alındığını, çalışma ilkelerinin ‘rekabet’, ‘verimlilik’, ‘kalite’ ve ‘müşteri memnuniyeti’ gibi piyasacı kavramlar üzerinden yeniden tanımlanmak istendiğini belirten Gül, MEB tarafından gündeme getirilen ‘performans sistemi’ ve ‘sınav’ dayatmasının uzun bir süredir eğitim alanında yaşanan piyasacı dönüşümün önemli ayaklarından biri olduğunu anlattı.

Eğitim-Sen Şube Başkanı Gül açıklamasında şu görüşlere yer verdi:“MEB’in performans değerlendirme sisteminde öğretmenlerin yaptıkları işin niteliğinden çok ‘yüksek performans’ üzerinden bireysel değerlendirmeye tabi tutulması, okullarda herkesin birbirinin ‘rakibi’ olduğunu düşüncesinin gelişmesine ve iş barışının bozulmasına neden olacaktır. Bu uygulamanın okullarda görev yapan öğretmenlerin, her açıdan siyasallaşmış okul yöneticileri başta olmak üzere, işverenle ilişkilerde mutlak bağımlılık ilişkilerini daha da geliştirmesi kaçınılmazdır. Böylesi bir uygulama öğretmenin iktidara olan bağımlılığını artıracak; öğretmenleri, iş güvencesinin sürekli tehdit altında olmasından dolayı kendilerinden beklenen rolleri oynamak zorunda bırakacaktır.

Öğretmenin her taraftan kuşatılarak tamamen etkisizleştiği ve itiraz edenin, farklı olanın çalışma koşulunun kalmayacağı rekabete dayalı, acımasız bir istihdam rejimi oluşturulmak istendiği açıktır. Öğretmenlik mesleğinin ilkelerine, işlevine ve doğasına tamamen aykırı olan böylesi bir girişimin, öğretmenlerin tamamına yakını tarafından reddedilmesi dikkate alınmak zorundadır. Öğretmenlerin gelişimi ve mesleki yeterliliklerinin sağlanmasının temel koşulu, onların yaptıkları işi anlamlı bulmalarına, mesleki özerkliğe sahip olmalarına, okul ikliminin sağlıklı, özgür ve demokratik olmasına bağlıdır. Bu temel özelliklerin olmadığı bir ortamda, eğitime ilişkin her soruna eğitim biliminin değil, iktidarın siyasal ideolojik ihtiyaçları doğrultusunda yaklaşan bir anlayışla öğretmenlerin ve eğitimin niteliğinin artmasını beklemek söz konusu olamaz.

MEB’in tüm itiraz ve eleştirilere rağmen hayata geçirmeyi düşündüğü, öğretmen, öğrenci ve velilerin hepsinin değerlendirme sürecine dahil edildiği böylesi bir uygulama örneğini, dünyanın hiçbir ülkesinde görmek mümkün değildir. Öğretmenlik mesleği eğitim süreçleri, atanma sorunları, çalışma koşulları, iş güvencesi açısından yaşanan kaygılar, yetersiz maaşlar nedeniyle yeterince itibarsızlaştırılmış ve değersizleştirilmiştir. Öğretmen yeterliliklerinde bilimsel, objektif ve evrensel standartlar yerine, öğretmenleri her açıdan baskı altına alacak olan 'Performans değerlendirme' ve ‘sınav’ dayatmasındaki ısrar, MEB’in asıl niyetinin ‘üzüm yemek’ değil, ‘bağcıyı dövmek’ olduğunu göstermektedir. Öğretmenlerin mesleki yeterliliklerini arttırmak için piyasacı yöntemleri hayata geçirerek onları objektifliği tartışılır sınavlar, değerlendirmeler ve testlere tabi tutmak, performans baskısı altında angarya çalışmaya zorlama girişimleri kabul edilemez.

MEB tarafından uygulanmak istenen performans değerlendirme ve sınavın öğretmenlerin niteliğine ve mesleki gelişimlerine katkı sunmaktan ziyade rekabeti ve eşitsizliği derinleştirecektir. İş güvencesi başta olmak üzere sahip olduğumuz hakları geriye götüren, mesleğimizi değersizleştiren bu uygulamayı durdurmak, mesleki ilke ve değerlerimize sahip çıkmak için topladığımız imzaları Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderiyor, eğitimde performans ve sınav dayatmasından derhal vazgeçilmesini talep ediyoruz”

(Volkan SINAYUÇ)

Editör: TE Bilisim