Tüm dünyada öğretmenlerin özlük haklarının belli olduğunu kaydeden Yaşar, “Bu noktada ülkemiz öğretmenlerinin eksikleri vardır fazlaları yoktur. Uzun yıllardır devam eden uygulamaları ortadan kaldırma girişimi söz konusudur. Hükümetin acil yapması gereken yani Meclis’e getirmesi gereken birçok konu vardır ve uzun yıllardır çözüm beklemektedir” dedi.

Salgın hastalık, deprem, hava şartları gibi zorunlu eğitime ara verme durumunda yaz tatilinin kısaltılabildiğini ve bunun için de 15 gün ara vermenin yeterli görüldüğünü kaydeden Yaşar, açıklamasına şu şekilde devam etti:

“Çok iyi bilinmektedir ki 15 günlük bir ara her zaman telafi edilebilir. Yani 180 günlük eğitim öğretim sürecine pekâlâ yayılabilir. Burada 15 gün gibi bir kısıtlamaya gitmek kesinlikle en büyük hatadır. Telafi edilemeyecek husus bugün yaşadığımız Covit-19 salgınında olduğu gibi eğitime en az iki ay ara verilmesidir. Bu durumda da hiçbir eğitimci yapılacak telafiye hayır demeyecektir. Eğitimde amaç öğrencilerdir ve onların yararı için her türlü fedakarlık başta eğitimciler tarafından yapılır. Mevcut düzenlemelere göre hukuki bir engel yoktur. Yani böyle bir telafi için kanun değişikliğine gerek yoktur. Okulların açılma, kapanma, ara tatil yapma, ara tatil uzunluğu, kısalığı konusunda bakanlık zaten yetkilidir. Bu yıl ilk kez uygulanan bir haftalık ara tatil uygulaması, Bakanlık kanun değişikliği yapmadan geçmiştir. Yani kanun değişikliği gerektirecek bir durum yoktur.

Öğretmenlerin 657 sayılı yasada yer alan “Öğretmenler yaz tatili ile dinlenme tatillerinde izinli sayılırlar” ifadesi anlamsız kılınmaya çalışılmakta ve dinlenme (yani yarıyıl ) tatilinde de idareye öğretmenlere izin vermeme yetkisi verilmeye çalışılmaktadır. Öğrencilerin dinlendiği dönemlerde öğretmenlerin dinlenmesinden daha doğal bir durum olamaz.

Yöneticilerin izinleri ile ilgili düzenleme yapılmaktadır. Eğitim kurumu yöneticilerinin izin süreleri zaten bellidir. Bunun yanına bakanlık ya da il/ilçe milli eğitim müdürlüklerinde görevlendirilen öğretmenleri de eklemek yani unvanları öğretmen olduğu halde izin vermemeyi amaçlamak izaha muhtaçtır. Görev kabul edenlerin görevlerinin süresi başlangıçta belirlenir ve zorunlu görevlendirme yapılmazsa zaten sorun kalmayacaktır. Yani kanun değişikliğine ihtiyaç yoktur.

Psikolojik danışma ve rehberlik hizmeti veren rehberlik öğretmenlerine yaz döneminde öğrencilerin lise ve üniversite tercihlerinde görev verilmesi doğru bir yaklaşımdır. Fakat bu görevlerin gönüllülük esasına göre verilmesi gerekir. Öğretmenlerden iki aylık izin süresinin bir ayında fedakârlık isteniyorsa Bakanlık da fedakârlık yapmalı ve gönüllü olarak bu görevi yapacak öğretmenlerimize daha önce de önerdiğimiz gibi günlük 8 ek ders ödemesi yapılarak teşvik mekanizması işletilmelidir. Yani bunun için de kanun değişikliğine gerek yoktur.

Ayrıca yapılan değişikliklerde “öğretmenlerin yaz tatili salgın nedeniyle 1 aya indirilebilir” denmiş ancak rehber öğretmenlerde bu ibare konulmamıştır. Bu durumda rehber öğretmenlerin yaz tatilleri daimi olarak 1 aya indirilmiştir. Tercih dönemlerinde zaten bütün arkadaşlarımız günlük 3 saat ders ücreti karşılığı görev yapmaktadır. Ancak bu durumun covid-19 bahane edilerek yasalaşması rehber öğretmenlere yönelik bir hak gaspıdır.

Eğitim-İş olarak tekrar söyleyelim ki; hükümet eğitim alanında değişiklik yapmak istiyorsa eğitimin en önemli paydaşı olan eğitim ve bilim işgörenlerinin temsilcileri ile masaya oturmalıdır.

Kovit-19 nedeniyle eğitime verilen aranın telafisi de geleceğe yönelik planlamayı da birlikte yapmak mümkündür.” (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim