Eğitimin başlıca sorunlarının; okul türleri ve yönlendirme, TEOG sınavı ve yerleştirmeleri, YGS-LYS sınavları ve yerleştirmeleri, haftalık ders saatleri ve ders çizelgeleri, ders müfredatları, ders kitapları, öğretmen seçimi ve atamaları, öğretmen rotasyonu, ücretli öğretmenlik, atanamayan öğretmenler, öğretmenin toplumsal statüsü, öğretmene sendikal baskı ve mobbing, yargı kararlarının uygulanmaması, yönetici atama ve görevlendirmeleri, ikili öğretim yapan okullarda karanlıkta derse başlanması, okulların hizmetli ve memur ihtiyacı olduğunu belirten Selim Aydın,  eğitim sistemindeki yapısal sorunların yanında yönetimsel sorunların da bir hayli yer tuttuğunu kaydetti. “Etkili öğretmenlere sahip değilseniz, dünyanın en pahalı ve en modern okul binalarını yapmanın, en iyi öğretim programlarını belirlemenin, en etkili ders materyallerini oluşturmanın ve en güzel sosyal imkanlarla donatmanın anlamı yoktur” diyen Aydın, öğretmenin bilgisi ve donanımı başta olmak üzere öğretim programlarının, ders materyallerinin niteliği, eğitim- öğretimin kalitesini doğrudan etkilediğini anlattı.

Aydın, “Gelişmiş bir toplum haline gelmek istiyorsak, öğretmenlerin güvenlik, toplumsal statü, özlük ve ekonomik sorunları öncelikli olarak ele alınmalıdır.

Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerine sesleniyoruz, öğretmene sahip çıkmıyorsunuz, öğretmeni mutsuz etmek adına her türlü çalışmanın içerisine giriyorsunuz, öğretmenleri daha stajyerliğinin başında öğretmen olduğu için pişman ediyorsunuz, öğretmenliği sözleşmeli mülakatlı bir sistem haline getirerek öğretmenlik mesleğini tercih eden gençleri pişman ediyorsunuz. Eğdiğiniz, ezdiğiniz, haklarını her gün geriye götürdüğünüz insanlarla çağ atlayamazsınız. Yapmanız gereken, önce öğretmene ve eğitim çalışanına değer vermek, okulları yönetecek olan sağlam, liyakatli, sevk ve idare kabiliyeti yüksek yöneticiler ve bilimsel, çağdaş, milli düşünen bürokratlar bulmaktır. 15 Temmuz’da FETÖ ve işbirlikçileri tarafından gerçekleştirilen hain darbe girişiminin Büyük Türk Milletinin iradesine sahip çıkması sonucu def edilmesi sonucunda ortaya çıkan, Milli Birlik ve Beraberlik Ruhunun vazgeçilmezliği, yaşatılması ve güçlendirilmesi ile bunun her alanda icraatlara yansıtılması ve uygulandığının gösterilmesi gerekliliği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Artık eğitim başta olmak üzere, kamuda yapılacak her türlü atama ve görevlendirmeler ehliyet, liyakat, Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne sevgi sadakat ve bağlılık kriterlerine göre yapılmalıdır. Şimdiye kadar olduğu gibi, Yandaşlığa göre yapılmaya devam ederse, MEB’deki paralel yapı ile benzeri yapıların tıpkı FETÖ gibi bir gün devletimizin başına bela olacağı hiç unutulmamalıdır.

Milli Birlik ve Beraberlik Ruhuna her zamankinden daha fazla ihtiyacımızın olduğu, adeta ateş çemberinden geçtiğimiz çok hassas ve nazik günleri yaşadığımız bu dönemde, tarih, din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri ile özellikle de cumhuriyet tarihi ve Atatürk ekseninde bir müfredat tartışması yaratmaya çalışmak, (Yeni müfredatta sözde bir sendikanın T. C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinin kaldırılmasına yönelik bir talebi vardı.)  vazgeçilmez olan milli birlik ve beraberlik ruhuna vurulan bir darbedir. Kökü mazide, modern ve çağdaş tasavvur olan cumhuriyetimiz bilimsel düşünce doğrultusunda iyi insan, iyi vatandaş, kendine, ailesine, vatanına, devletine, milletine ve insanlığa faydalı bir birey olarak yetiştirmeyi hedeflemiştir. Bunu gerçekleştirmek ancak vatansever insanlarla mümkün olur.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen, ümidimiz ve geleceğimiz olan tüm öğrenci, öğretmen ve eğitim paydaşlarına iyi tatiller diliyoruz. Eğitim-öğretim yılının geri kalan kısmına daha zinde, güçlü, yüksek moral ve motivasyonla girmelerini, bu tatil dönemini, bunun için gerekli hazırlıkları yaparak değerlendirmelerini bekliyoruz” dedi. (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim