Gelir durumuna göre değişiklik gösteren, aynı mahallede farklı nitelikte okulların, aynı okul içinde farklı sınıflar oluşmaya başladığını belirten Gül, geçtiğimiz 16 yıl içinde eğitim bütçesinin milli gelire oranının çok az artmış olmasına rağmen, eğitimde bütçe rakamlarının ihtiyacın çok altında kaldığını vurguladı. Gül, eğitim harcamalarının esas yükünün, eğitimin ticarileştirilmesi ve kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması politikalarının da etkisiyle, büyük ölçüde halkın sırtına yıkıldığını söyledi.

2018 MEB bütçesinden 2017-2018 eğitim öğretim yılında okul öncesi eğitimde öğrenci başına 1.673 TL; ilköğretime (ilkokul+ortaokul) öğrenci başına 4 bin 326 TL; genel ortaöğretimde öğrenci başına 6 bin 153 TL; mesleki ve teknik ortaöğretimde öğrenci başına 7 bin 504 TL ayrılırken, imam hatip liselerinde okuyan öğrenci başına 12 bin 707 TL ayrıldığını anlatan Gül, bu durumun, farklı okul türlerinde okuyan öğrencilere karşı büyük bir haksızlık olduğu kadar, eğitimde devlet eliyle nasıl ayrımcılık yapıldığını da açıkça gösterdiğini dile getirdi.

Eğitimin, devredilemez ve vazgeçilemez kamusal bir hak olduğunu belirten Gül, Devlet okullarında paralı eğitim uygulamalarının yaygınlaştıkça, en düşük gelir dilimindeki yüzde 20’lik kesimin gelirleri içinde eğitim harcamalarına ayırmak zorunda oldukları payın arttığını belirtti. Devlet okullarında yaşanan ekonomik ve sınıfsal eşitsizlikleri derinleştiren örnekler arttıkça, aynı devlet okulu içinde gelir durumuna ya da başarı düzeyine göre farklı sınıflar oluşturulmasının önünün açıldığını belirten Gül, “Eğitim Sen, kamusal kaynakların sadece kamusal bir hak olan eğitim için, özel çıkarlar değil, toplumsal çıkarlar gözetilerek değerlendirilmesi ve sadece eğitimde değil, bütün kamu hizmetleri alanında kamu harcamalarının halkın ihtiyaçları doğrultusunda arttırılmasını savunuyor” dedi.(Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim