2002-2013 yılları arası bir değerlendirme yapıldığında hem tarıma verilen toplam desteğin, hem de bunun içindeki hayvancılığın payının arttığının görüldüğünü kaydeden Gül, “Son yıllarda toplam tarımsal destekler içinde hayvancılığın payı %30lara ulaşmıştır. Lakin GSMH aldığı payda yeteri kadar bir artış yoktur.
Hayvancılık desteklerinin artış hızı (yıllık %32), toplam tarımsal desteklerdeki artış hızından (yıllık %20) yüksektir. Buna rağmen hayvancılık sektöründe istenilen gelişme sağlanamamıştır” ifadelerini kullandı.
1999 yılından itibaren açık olmasına karşın hayvan ithalatının fiili olarak 2010 tarihinde başladığını belirten Gül, açıklamasına şu şekilde devam etti:
“TUİK rakamlarına göre 2010-2014 tarihleri arasında yaklaşık 193 bin ton sığır eti, 1 milyon 225 bin baş kesilecek ve besiye alınacak sığır ile 2 milyon 144 bin baş kasaplık koyun ve kuzu ithalatı yapılmıştır. Et ithalatı ise 2010`da başlamış 2010-2014 tarihleri arasında yaklaşık 194 bin ton sığır eti ithalatı yapılmıştır. Son olarak da Et ve Süt Kurumu’na etteki fiyat artışı gerekçe gösterilerek tekrar ithalat izni verilmiştir.
İthalat tüketici fiyatlarını bir süre geriletmiş gibi görünse de, ithalatın başlangıcında iddia edilenler gerçekleşmemiştir ve gerçekleşmeyecek görünmektedir.
Aksine sürekli ithalat beklentisi sektörde besicileri tedirgin etmeye devam etmektedir. Tedirginlik uzun vadede besi materyali üretenleri de içine alacak görünmektedir.

“ET AÇIĞININ KAPATILMASI İÇİN
FARKLI PROJELER UYGULANMALI”

Bakanlık tarafından küçük baş hayvancılığa verilen destekler olumlu karşılanmakla birlikte et açığımızın kapatılabilmesi için küçükbaş hayvancılıkta farklı projeler ve ıslah çalışmaları uygulamaya konulmalıdır.
Girdi masraflarının azaltılması için mazottaki ÖTV ile elektrik, gübre ve yemde uygulanan KDV oranlarının düşürülmelidir.
Teminat yetersizliği nedeniyle krediye erişim sorunu yaşayan üreticilerin, et sanayi, et işleme tesisleri, mandıralar, perakende zincirler vb. ile "sözleşme" imzalaması, ilgili tedarikçinin talep ettiği ırk ve yetiştirme koşulları ile arza uygun üretim yapması, söz konusu tedarikçinin, sözleşmeli üreticisine kefil olması ve bu yolla üreticinin krediye erişiminin kolaylaşması sağlanmalıdır.
Kredi sütte olduğu gibi sanayici üzerinden verilecek ise, sonuç sanayicilere bağlı üretim işletmeleri oluşturmaktan öte geçmez. Üreticiler de, kendi işletmelerinde işçi durumuna düşürülür. Birçok tarımsal üründe sözleşme bu sonucu doğurmuştur. Kaldı ki şu anda sözleşmeli üretim yapmayı engelleyen bir ortam yoktur. Sözleşme yapılacak ise muhatap üretici örgütleri, garantör devlet olmalıdır.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından sözleşmeli üreticilere özel destekleme, hibe, faiz indirim vb. uygulamalar geliştirilmelidir. Bunların kime katkısı olacağı iyi değerlendirilmeli, üretici korunur gibi yapılarak kamu kaynakları dağıtılmamalıdır.

DESTEKLEMELER AMACA HİZMET EDECEK NİTELİKTE OLMALIDIR

Destek çeşidini artırmak yerine amaca yönelik az sayıda kalem üzerinden destek verilmeli ama toplam miktar azaltılmamalıdır. Örneğin anaç sığır desteği buzağı vb destekler ile bir araya getirilerek uygulanabilir.
Desteklerin hayvan yerine ürüne, örgütlenmeye ve hayvan sağlığına verilmesi üzerinde durulmalı buna uygun modeller geliştirilmelidir.
Et ve Süt Kurumu (ESK) piyasa düzenleyici görevini yerine getirecek yönetim anlayışı ve enstrümanlara kavuşturulmalıdır. Et ve canlı sığır ithalatının başlatıcısının bu kurum olduğu bilinmelidir.
Koyun ve keçi varlığı et ihtiyacının karşılanmasında destekleyici politikalar uygulanarak artırılmalı; ıslah çalışmalarına önem verilmeli ve bu konuda yapılan çalışmalar artırım yapılarak desteklenmeye devam edilmelidir.
Hayvancılık politikası günübirlik değil üretici tüketici dengesi göz önüne alınarak uzun vadeli olmalıdır. Kurban öncesi yaşanan bu sıkıntı için alternatif çözümler üretilmeli, şimdiden gelecek yıllarda oluşabilecek aksaklıkların önüne geçmek için yerel ve ulusal bazda sektörün paydaşlarının da görüşleri alınarak ortak bir politika üretilmelidir.”
(Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim