1917 YILINDA BAĞDAT ŞEHRİ

Bağdat'tan bir miktar bahsedeceğim: Daha önce belirttiğim gibi Bağdat'ın dört bir tarafı hurmalık ve bağlıklarla muhattır (çevrilidir). Çok büyük bir şehirdir. Evet bu büyüklüğü size anlatacağım.

Bağdat'ta üç senedir ordugâh olduğu halde koyun etinin okkası iki kuruştur. Şekerin beher okkası yüz paradır. Tabi bu yazdıklarım gümüş para ile ve Bağdat rayici üzerinedir.

Bağdat'ta maalesef Osmanlıdan çok İngiliz hakim (üstün) görülmektedir. Şöyle ki, Osmanlı paralarına kıymet veren yok. Bilhassa bizim evrak-ı nakdiyenin (banknot- kağıt paraların) hiç kıymeti ve itibarı yoktu. Yüz kuruşluk bir banknotumuzu 5 kuruşa almıyorlardı..

İngiliz banknotu bir İngiliz altını mukabilindeydi. İngiliz'in kağıt parası ile altınının hiç farkı yoktu.

Bağdat, ucuzluk ve bolluk bir memleket. Buradan üç senedir Kut-ül Amare'deki askerlerin erzakı muntazam ve hayvanların istihkakı da hiç sekteye uğramadan sağlanmıştır.

Bağdat çok varidatlı (geliri , girdisi çok) bir memleket ki; "akşam rızık sabah servet" denilse şâyestedir (lâyıktır-uygundur). Gayet mümbit ve mahsuldardır. (bitek ve verimli)

Dicle ırmağı şehrin tam ortasından akar ve nehrin üzerinde yine şehrin içinde iki tane ahşap köprü vardır.

Bağdat'ın içinde ser-i mezhebimiz (mezhebimizin başı -imamı) İmam-ı Azam Ebu Hanife- Numan bin Sabit türbesi vardır. Ve bir meydanlığı var ki, adına 'Azamiye Meydanı' denilmektedir. İmam-ı Azam'ın türbesi de bir şaheser yapıdır.

Ayrıca Seyyid Abdulkadir Geylani hazretlerinin türbesi de meşhurdur.

Bağdat'ın fethinde şehid olan Genç Osman türbesi de göze çarpar bir vaziyettedir.

Tophane, Hükümet konağı, ve kışlalar değerli binaları arasındadır.

Bağdat'a hemen bitişik bir vaziyette Kâzımiye kasabası vardır. Bu kasaba, On iki İmam Hazretlerinden İmam Musa Kâzım Hazretlerinin ismine izafetle adlandırılmıştır. Kendisinin türbeleri de buradadır. Ayrıca Kâzımiye Camii adıyla büyük bir camii şerif de vardır. Türbe ve camii şerif çok ziynetli ve muhteşemdir. Kâzımiye'den Bağdat'a atlı tramvay çalışmaktadır. Kâzımiye de aynen Bağdat gibi mamur ve varidatlıdır.

İmam Musa Kâzım Hazretlerinin türbesinin kubbesi altın ile karışık maden ile kaplı olduğundan on saatlik mesafeden güneş ziyasıyla parlar.

Velhasıl Bağdat şehri vasfı gayri kabil bir memlekettir. Bağdat'ın; Şerefide, Minalı, Bağkume ve Kasr-ı Şirin kasabaları bulunmaktadır. Bunlar da mümbit ve mahsuldar topraklar üzerinde kurulmuşlardır.

Bağdat ile Fırat nehri üzerinde kain Felluce kasabası vardır. Bu kasaba Fırat nehri üzerinde kain olup bu kasaba ile Bağdat arası çok mümbit ve mahsuldardır. Felluce ile Bağdat arasında dekovil hattı varmış ve buhar ile müteharrik olarak çalışıyormuş.

Bağdat'tan kuzeye doğru ve Dicle ırmağı üzerinde yaklaşık 100 kilometre mesafede Şamara kasabasına kadar da bir şimendifer hattı vardır. Bu hattı, harpten evvel Almanlar yaptırmışlar. Bu hat Şamara ile Bağdat arasında çalışmaktadır.

Şamara kasabası pek büyük olmayıp etrafı sur ile çevrili ufak bir şehirdir. Samara'da On iki imam Hazretlerinden olan imam Muhammed hazretleri medfundur. Güzel bir cami ve türbesi vardır. Türbe kubbesi altınla kaplanmıştır, bu kubbenin de parıltısı çok uzaklardan görülür.

Bu yazdığım mevkilerin arazisi gayet düz olup hail (engel-örtü) teşkil edecek hiçbir dağ ve tepe yoktur. Mesela bu imamların türbelerinin kubbeleri uzaktan görüldüğünde insan hemen yarım saat, bir saat sonra oraya hemen varılacakmış gibi bir hisse kapılır. Yürürsünüz, yürürsünüz saatler geçer, kubbe ufkunuzdadır, ancak henüz oraya ulaşamamış olursunuz.

Ben ilk gördüğümüz andan itibaren on saat sonra kubbenin bulunduğu türbe çevresine ulaşabilmiştim.

Bir de Arabistan'ın bir hususiyeti daha vardır. Mesela bir iki saat kadar bir mesafeye bakılınca orada arazi üzerine yayılmış bir su mevcudiyetini görürsünüz. Nihayet tahmin edilen yere varılınca yerde bulunan yine kumdan başka bir şey değildir. Bu göz yanılmasına sebep ise güneşin fazla hararetinin uzaktan, böyle su gibi görünmesindendir.

Vakıa biz Arabistan'da Dicle sahilinde bulunduğumuz sürece hiç susuz kalmadık.

Bağdat'ın güneyinden kuzeye doğru umumi bir caddesi vardır. Bu cadde hakikaten Bağdat'ı bir kat daha güzelleştirmiştir. Çok geniş olarak açılmış bu cadde tren hattı boyunca devam etmektedir. Binalar umumiyetle taştan yapılmış ve çoğu kireç alçı sıvalıdır. Yol boyunca dikili bulunan hurma ağaçları o kadar güzel bir manzara teşkil eder ki, görülmeye değer. Hele meyve zamanı hurmalar top top her dalın diplerine kümelenmiş vaziyette olur. On on beş metre kadar yükseklikte olan hurma ağaçları vardır. Meyve kemale erince tadı gelir ve hurma dalı ile birlikte kesilerek hasat edilir. Hurmaların muhtelif surette cinsleri çoktur. Sade yağ ile hurma tavada kızartılarak mükemmel bir tatlısı olur.

Bağdat için daha fazla yazı yazmak isterdim. Fakat görebildiklerim ve söz söyleme iktidarım bu kadardır. Bilinen meşhur söz, eksiklerimizi tamamlasın. Bağdat gibi diyar, ana gibi yâr olmaz.

(SÜRECEK)

Editör: TE Bilisim