Külcü’nün Belediye Başkanlığı’ndan niye istifa ettirildiği, şimdiye kadar hiç açıklanmadı. Yine, hakkında idari veya hukuki herhangi bir işlem de yapılmadı. Muhalefet partilerinin bu konudaki soruları ise, hep yanıtsız kaldı.

Şimdi ise, Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin, Çorum 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 25.09.2013 tarihli kararını 25 Mayıs 2019 tarihinde usul yönünden bozarak, Muzaffer Külcü ve yardımcısının da aralarında bulunduğu 4 kişi hakkında, rüşvet ve irtikap iddiaları ile ilgili yeniden yargılama yolunu açtığı öğrenildi.

2012 yılında ihaleye fesat karıştırma ve irtikap suçlarından açılan dava, Cumhuriyet Savcısı Osman Göl’ün talebi doğrultusunda beraat kararıyla sonuçlanmıştı. Savcı Osman Göl, 15 Temmuz’dan sonra görevinden ihraç edilmiş ve daha sonra FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanmıştı. Yine, kararı veren Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı Yılmaz Şengül de, görevden alınmıştı.

Çorum 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yargılamasında, Çorum Cumhuriyet Başsavcılığı, bir bölümü bizzat firma sahibi tarafından, cep telefonu ile kaydedilen konuşmaların Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 21 Haziran 2011 tarihli, “Hâkim kararı olmasa da rüşvet suçuyla ilgili bir daha delil elde etme imkânı olmadığından ses kayıtları delil kabul edilmelidir” kararı doğrultusunda delil değerinin olduğunu vurgulamış, fakat ses kayıtları delil olarak kabul edilmemişti.

Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 29 Mayıs 2019 tarih ve 2019/5887 sayılı kararında ise, “Suçtan zarar gören İçişleri Bakanlığı’nın vaki temyiz talebine yönelik tebliğnamedeki tebliğ işleminin reddi düşüncesine, temyiz süresinin son günü adli tatile rastladığından ve adli tatil içerisinde süreler işlemeyeceğinden iştirak edilmemiştir” denildikten sonra şu hüküm verildi:

“…İçişleri Bakanlığı’nın kanun yoluna başvurma hakkının bulunduğu ve bu sıfatının gereği olarak kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun mağdur ve katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde hükümler kurulması kanuna aykırı görülerek, suçtan zarar gören vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükümlerin 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. Maddesi de gözetilmek suretiyle CMUK’un 321. Maddesi uyarınca bozulmasına oybirliği ile karar verildi.”

(Elvan YILMAZ)

Editör: TE Bilisim