Cuma akşamı gerçekleştirilen etkinliğe Hitit Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Bıyık, konuşmacı olarak katıldı.

Çok sayıda öğrencinin ilgiyle takip ettiği etkinliğin açış konuşmasını yapan Yurt Müdürü İsmail Tuncel, ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan ettiğini hatırlatarak, yaşanan bu gelişmenin ardından ABD’nin bu kararı almasının altında yatan nedenlerin iyi bilinmesi gerektiğine dikkat çekti.

Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra gibi mukaddes mabetlerin bulunduğu Kudüs’ün, Müslümanlar’ın gözbebeği bir şehir olduğunu vurgulayan İsmail Tuncel, “Kudüs, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAV)’in miraca çıktığı bir kenttir. Tüm İslâm âlemi için mukaddes bir şehirdir. Bu nedenle ABD’nin kararını kabul etmemiz mümkün değildir.” dedi.

Ardından kürsüye gelen Prof. Dr. Mustafa Bıyık ise Kudüs’ün Yahudilik ve Hıristiyanlık’ın yanı sıra İslâm dini için de kutsal bir nitelik taşıdığına vurgu yaparak, “Kudüs, Müslümanların ilk kıblesidir. Yıkılan Süleyman tapınağının Batı duvarına bitişik olarak 638 yılında burayı fetheden Hz. Ömer zamanında inşa edilen Mescid-i Aksa ile aynı avluya bakan altın kubbeli Kubbetü’s Sahra’nın ve Hacer-i Mualak’ın içinde yer aldığı yaklaşık 150 dönümlük bir alan, Müslümanlar tarafından Harem-i Şerif olarak bilinir. Burası bir dönem Haçlıların eline geçince Kubbetü’s Sahra’yı Kilise yapmışlar; ancak burayı fetheden Selahaddin Eyyübi, burayı yeniden mescide çevirmiştir. Uzun süre Müslümanların elinde kalan Kudüs, 1917 yılında İngilizlere teslim edilmek durumunda kalınmış, 2017 yılında da, aradan tam 100 yıl geçince, bugün evanjelik ABD burayı İsrail’in başkenti olarak ilan etmiştir. Yahudilik ve Hıristiyanlık kadar İslam’ın da kutsalı olan Kudüs, bizlere Hz. Ömer’in emanetidir.” diye konuştu.

Prof. Dr. Bıyık, Evanjelizm ile Yahudilik arasındaki bağlantıya dikkat çekerek şunları aktardı:

“Evanjelikler, Yahudilerin kutsal kitabı Eski Ahit’te geçtiği şekliyle İsrailoğulları olarak Yahudilerin ‘Tanrı'nın Seçilmiş Halkı’ olduğu, Kutsal Topraklar'ın Yahudilerin malı olduğu ve Yahudilerin Mesih'in gelişi ile birlikte bir dünya egemenliğine ulaşacakları gibi kehanetleri kabul eden Protestan orijinli Hıristiyanlardır. Onlar, bu konuda kendilerine düşen en büyük misyonun, Yahudilerin egemenliğine destek olmak olduğunu düşünürler. Bir nevi Hıristiyanlık ve Yahudiliğin karışımından meydana gelen Protestanlığın bir alt kolu olduklarından bu gruba ‘Siyonist Hıristiyanlar’ da denmektedir.

Yahudilerin Filistin’e geri dönmeleri, 1948’de İsrail Devletini kurmaları ve ardından 1967’de Kudüs’ü ele geçirmeleri, Evanjelikler tarafından Mesih’in gelişinin yaklaştığına dair güçlü ipuçları olarak değerlendirilmiştir.

Evanjelikler için sıra, Kudüs’ün başkent ilan edilmesine gelmiştir. İnsanlığın kaderi ilahi bir senaryo ile önceden belirlenmiştir ve herkes gibi Yahudiler de bu kozmik tiyatroda kendilerine biçilmiş rolü, yani Büyük İsrail’i kurmak rolünü oynamaktadır. ‘Büyük Ortadoğu’ olarak adlandırılan proje çerçevesinde Irak ve Afganistan’ın işgal edilmesi, İran ve Suriye’yi de işgal etme planları ve Irak’ın kuzeyi ile ülkemizin güneyinde yapmaya çalıştıkları, bu çerçevede değerlendirilebilir.”

Kudüs’ün İslâm âlemine Hz. Ömer’in bir emaneti olduğunu yineleyen Prof. Bıyık, “Kudüs üzerinde Evanjelistler ve Yahudiler’in ileriye dönük plânları bitmiş değildir. Bundan sonraki ilk hedefleri Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmektir. O nedenle Kudüs meselesi, Cuma namazından çıkıp sadece slogan atmakla çözülebilecek kadar basit bir hadise değildir.” ifadelerini kullandı.

Konferansın ardından Yurt Müdürü İsmail Tuncel, katkılarından ötürü Prof. Dr. Mustafa Bıyık’a bir teşekkür plâketi takdim etti.

(Recep SERBES)

Editör: TE Bilisim