Köy Enstitüleri’nin kırsal yörede toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmayı sağlamak, bu alanda ilgili gerekli insan gücünü yetiştirmek için kurulan temel eğitim kurumları olduğunu ve öğretmen yetiştirme sistemine yaptığı somut katkılarla aradan 80 yıl geçmiş olmasına rağmen unutulmadığını kaydeden Beyaz, açıklamasında şunları söyledi:

“Bugünün siyasi iktidarı tarafından hedef haline getirilen ve eğitim biliminin temeli olan karma eğitim sistemine dayanan Köy Enstitüleri’nde okutulan derslerin yüzde 50’si kültür, yüzde 25’i tarım ve yüzde 25’i de teknik derslerden oluşmuştur. Köy Enstitüsü’nü bitiren bir öğretmen sadece bir ilkokul öğretmeni olmamış, aynı zamanda ziraatçılık, sağlıkçılık, duvarcılık, demircilik, terzilik, balıkçılık, arıcılık, bağcılık ve marangozluk konularında uygulamalı olarak öğrendiklerini öğrencilerine aktarmıştır.

Köy Enstitüleri, “öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz, öğretmen ders verir’ diyenlerin okuludur.

“KÖY ENSTİTÜLERİ TOPLUMCU BİR ANLAYIŞLA KURULMUŞTU”

Toplumcu bir anlayışla kurulan Köy Enstitüleri aynı zamanda tarım işlikleri ve sağlık ocakları olarak toplumsal işlevler görmüş, çeşitli tohum ve tarım araçlarının ilk denemeleri bu okullarda yapılmıştır. Türkiye’nin toplumsal yapısının oluşumuna çok değerli katkıları olan Köy Enstitüleri’nin eksikliği, özellikle günümüzde yakından hissedilmektedir.

Günümüzde öğrencilerin iktidar eliyle imam hatiplere, özel liselere ve meslek liselerine yönlendirildiği, büyük bölümü dini içerikli seçmeli dersleri seçmeye zorlandığı, öğretmenlerin performans ve sınav kıskacına alındığı dikkate alındığında, Köy Enstitüleri’nin zengin ders içeriği, benimsediği öğretmen yetiştirme ve eğitim modelinin ne kadar önemli ve değerli olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.

“ÖĞRENCİLER YAPARAK VE YAŞAYARAK ÖĞRENİYORDU”

Köy Enstitüleri’nin en önemli özelliklerinden birisi, günümüz Türkiye’sinin bir türlü kurtulamadığı eleştirmeyen, sorgulamayan, ezbere dayalı ve sınav merkezli eğitim sistemine değil, gerçek anlamda öğrenci merkezli, öğrencilerin yaparak ve yaşayarak öğrenme sürecini ilke edinen bir eğitim-öğretim ortamı yaratmayı hedeflemiş olmasıdır. Köy Enstitülerinin kuruluşunun üzerinden 80yıl gibi uzun sayılabilecek bir süre geçmiş olmasına, dönemin zor koşullarındaki eğitimin niteliği ile günümüz Türkiye’si arasında olumsuz anlamda çok büyük farklar olması düşündürücüdür.

“KÖY ENSTİTÜLERİ SOĞUK SAVAŞ POLİTİKALARINA KURBAN EDİLDİ”

karşı karşıya bulunduğu zorlu koşullar ve uluslararası dinamiklerin etkisi sonucunda Köy Enstitüleri soğuk savaş politikalarına kurban edilip kısa süre içinde kapatılmıştır. Köy Enstitülerinin kapatılmasını takip eden süreçte, özellikle 1950’li yıllarda bu önemli eğitim deneyimi önce yatılı öğretmen okullarına, ardından yatılı okullara, sonra da normal lise eğitimine yayılarak zaman içinde işlevsiz hale getirilmiş ve hızla etkisizleştirilmiştir.

“KÖY ENSTİTÜLERİNİN KAPATILMASI BİLİMSEL EĞİTİM İÇİN DARBE NİTELİĞİNDE”

Korona salgını bütün dünyaya ve ülkemize bilimin önemini bir kez daha hatırlatmıştır. Aynı zamanda bu salgın halk sağlığının korunabilmesi için bilimsel bilgiye, altyapıya ve donanıma ihtiyaç olduğu kadar çağdaş bir eğitimin de olmazsa olmaz olduğunu kanıtlamıştır.

Korona günlerinde bireysel içe dönüşü yaşayan bizlere toplumsal dayanışmanın en güzel örneklerini sunan bu okulların kapatılması yakın tarihimizin en tartışmalı konusudur. Tarihsel mirasını ve misyonunu sahiplendiğimiz bu modele son verilmek yerine ihtiyaç doğrultusunda geliştirilseydi günümüzde eğitimde sorunlar olmazdı.

Şu an ki eğitim sistemimizin en temel sorunu bilimsellikten uzak eşitsizliğe dayalı olmasıdır. Yaratılmak istenen ise eleştirmeyen, sorgulamayan bir öğrenci modelidir.

80. kuruluş yıl dönümünü kutladığımız Köy Enstitüleri gerçek anlamda öğrenci merkezli, öğrencilerin yaparak ve yaşayarak öğrenme sürecini ilke edinen bir eğitim-öğretim ortamı yaratmayı hedeflemiş ve bunda da başarılı olmuştur.

Kısa bir eğitim deneyimimiz olan bu okullar bugün için bizlere başta fırsat eşitliği olmak üzere bilimsel, kamusal bir eğitimin mirasını bıraktılar. 80. yılını kutladığımız Köy Enstitüleri’nin ilerici, demokrat ve aydınlanmacı geleneğine sahip çıktığımızı ifade ediyor, Köy Enstitüleri’nde olduğu gibi, toplumcu eğitim felsefesinin tüm eğitim kurumlarında uygulanması için mücadelemizi sürdüreceğimizin bilinmesini istiyor, Köy Enstitüleri kuran Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç başta olmak üzere bu okullardan mezun olan idealist öğretmenleri saygı ile anıyoruz.” (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim