TVHB Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu, İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine açıklamalarda bulundu. Son dönemlerde artış yaşanan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı vakaları ve yaklaşan Kurban Bayramında nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlattı. 
“Bu yıl hastalığın yoğun görüldüğü yerler özellikle Sivas, Tokat ve Çorum” 
Kırım Kongo Kanamalı Ateşinin (KKKA) insanlarda ölüme varan sonuçları olduğunu dile getiren Eroğlu, “Bizim ülkemizde 2002 yılından bu yana görülmektedir. Bazı yıllarda özellikle 2008 -2009 yıllarında hem vaka sayısı hem de ölüm sayısı baya yüksektir. Bu yıl geçen yıla göre yine yükseldi. Sağlık Bakanlığının son açıklamalarına göre 20’ye yakın vatandaş hayatını kaybetti ve 500’e yakın da vaka bulunmaktadır. Neden böyle oldu neden bu yıl bu şekilde artış gösterdi? Bu Kovid-19 ile ilgili olabilir. İnsanlarımız malum evlerinde kaldılar. Aslında kırsal hastalığı hem de ülkenin her yerinde görünmüyor. Kuzey Anadolu hattında, Orta Karadeniz ve İç Anadolu bölgesinde görünüyor. Ama 2002 ‘den bugüne kadar 22 ilimizde görülmüş vaziyette. Bu yıl hastalığın yoğun görüldüğü yerler özellikle Sivas, Tokat ve Çorum’dur. Ölüm hadiseleri de daha çok Sivas ve Tokat’ta oldu. Bireysel önlemler tüm hastalıklarda önemli. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığında da kırsala giden vatandaşlarımızın açık yerlerinin olmaması gerekiyor. Bunlara dikkat edilmemiş olabilir. Ya da kişi bağına bahçesine gittikten sonra dönüşte akşam evine geldiğinde bir kene taramasından geçirecek kendisini. Çünkü kene daha çok kulak arkası, kulak içi, saç içi, koltuk altı ve kasıklara yapışan bir canlı” diye konuştu. 
“Kene 12 saat sonra taşıdığı virüsü insana enjekte etmeye başlar” 
Kişi ya kırsaldayken ya da eve geldikten sonra keneyi görür görmez çıkarması gerekiyor diyen Eroğlu şunları kaydetti: 
“Bize en çok sorulan soru şu, kişi keneyi gördüğünde kendi mi çıkaracak yoksa bir sağlık kuruluşuna mı gidecek? Bunun bilimsel bir tarafı var. Kene yapıştığı zaman hemen virüsü enjekte etmez. Önce bir kan emer ki bunun süresi de yaklaşık olarak 12 saattir. 12 saat sonrasında taşıdığı virüsü insana enjekte etmeye başlar. Yani insanlar keneyi gördüğünde bu kenenin kendisine ne zaman yapıştığını bilmediği için hemen çıkarması gerekiyor. Ama çıkarırken kesinlikle çıplak elle ve deri ile temas olmayacak. İşte yapılan yanlışlık burada. Kenenin üzerine alkol, kolonya, gaz yağı, benzin ya da başka bir sıvı dökmek suretiyle kesinlikle bir işlem yapılmayacak. Çünkü kene bunlarla temas ettiği zaman kusar. Yani kusma diye tabir ettiğimiz, salgısını çıkarır. O zaman da taşımış olduğu virüsü daha fazla miktarda kana enjekte eder. Elimize bir eldiven ya da bir poşet, yani derimiz ile teması kesecek bir şey bulmak suretiyle onu hemen oradan alacağız. Ezip parçalamak olmayacak. Daha sonra keneyi bir kap içerisine koyarak sağlık kuruluşuna müracaat edilecek. Çünkü kenenin kanı insan derisi ile temas ettiğinde orada da virüs veya enfeksiyon alınabiliyor.” 
“Hava sıcaklığı 15 derecenin altına düştüğü zaman kene hareketsizdir” 
Riskli bölgelerde her yıl planlı ve programlı bir şekilde aşılamalar yapıldığını aktaran Eroğlu, “Çiftlik hayvanları ve evcil hayvanlar dış parazitlere karşı aşılanıyor. Keneler Mart ayından Kasım ayına kadar yani sıcaklığın 15 derece üzerine çıktığı dönemde görülür. Hava sıcaklığı 15 derecenin altına düştüğü zaman kene hareketsizdir. Bundan dolayı Mart ayından Kasım ayına kadar 3 hafta aralıklar ile dış parazit aşılamalarının yapılması gerekir. Kullanılan ilacın ette ve sütte kalıntı bırakmayacak şekilde seçilmesi lazım. Bunun için de Tarım İl ve İlçe Müdürlükleri ile meslektaşlarımız tarafından hangi ilaçların kullanacağı tavsiye ediliyor. Belki bu süreçte parazit ilaçlanmasında bir zafiyet olduysa o şekilde de artış olabilir. Ayrıca ilaçlamada dikkat edilmesi gereken diğer bir husus da şu, kenelere karşı çevre ilaçlaması olmaz. Bu yanlış bir yaklaşımdır. Ahırı ilaçlayabilirsiniz ve hayvana çok yakın kapalı alanı ilaçlayabilirsiniz. Yoksa çıkıp havaya, tarlaya ilaç atmanın bir anlamı yoktur. Zararlı tarafı da var. O ilaçlar doğadaki diğer canlılara zarar verebiliyor” bilgilerini verdi. 
“Gördüğümüz zaman keneye müdahale edeceğiz ve keneyi çıkaracağız” 
“Bizim birliğimizin üyesi olan konu uzmanı hocalarımız var. Profesörlerimiz, parazitoloji hocalarımız var. Bunlar bu konuda ülkemizde çok etkin ve yetkin konumda olan hocalarımız biz bu konuyu onlarla da görüşüyoruz. Bizim birliğimizin bilim kurulu üyeleri var. Zaten son görüşler de bu noktada birleşti. Kene yapıştığında bir salgı çıkarıyor ve bu salgıyla insan acı duymaz. Kene daha sonra kanı emmeye başlıyor ama kanı emerken virüsü enjekte etmiyor. Belli bir süre geçmesi lazım. Bunun süresi de bilimsel olarak yapılan testlere göre 12 saat. Yani bir insana kene yapıştıktan 12 saat sonra virüsü vermeye başlıyor. Şimdi biz kenenin ne zaman yapıştığını bilemeyiz. Zaten ifade ettiğimiz gibi bu kırsal bir hastalıktır. Ormana komşu olan yerlerde, tarlalarda bağ ve bahçede bakımsız yerlerde yaşayan hayvanlar bunlar. Bir de tüm keneler hastalık taşımıyor. Dünyada 900 civarında kene türü var ve ülkemizde bunların 40 civarında türü var. Onların da belli türleri tarafından bu virüs taşınıyor. Ama kene de hangi tür olursa olsun, gördüğümüz zaman keneye müdahale edeceğiz ve keneyi çıkaracağız. Burada dikkat edilmesi gereken husus şu, derinizle yani çıplak elle müdahale etmeyeceksiniz. Eğer çıplak elle müdahale etme gibi bir zorunluluk var ise eldiven bulamıyorsanız zaten müdahale etmeyeceksiniz. O zaman en süratli şekilde bir sağlık kuruluşuna gideceksiniz. Ama bunun uzmanı tarafından çıkarılsın gibi bir şey de söz konusu değil. Herkes çıkarabilir. Hatta geçmiş yıllarda şöyle haberler meydana geldi, kendisini çıkarıyoruz başı kopuyor. Kene virüsü vücudunda taşıyor ve başı kopsa bile o bir kıymık parçası gibi bir hale geliyor ve istediğiniz zaman onu oradan çıkarabilirsiniz. Keneyi çıkardıktan sonra o bölge alkol ve benzeri bir antiseptik dezenfektan ile temizlendikten sonra bir sağlık kuruluşuna başvurulmalı. 10 günlük bir süre içerisinde kişide, ateş yükselmesi, halsizlik, baş ağrısı, vücutta diğer ağrılar, mide bulantısı, kusma ve ishal gibi belirtiler bu hastalığın belirtileridir. Daha sonra bu hastalık vücutta kanamalara sebebiyet verir. Burun kanaması, akciğer kanaması, beyin kanaması gibi ve bu süreçten sonra da insanlar hayatını kaybeder” şeklinde konuştu. 
“Kurban dini bir vecibe olmasının yanında hayvancılığa da her zaman katkısı olmuştur” 
Kurban Bayramının hayvan hareketliliğinin yoğun olduğu bir zaman dilimi olduğunu belirten Başkan Eroğlu, “Yıl içerisinde yapılan hareketlerin çok önemli bir bölümü çok kısa bir zaman içerisinde yapılıyor. Bu öncelikle bir risk unsuru olabilir. Ancak kurallara dikkat edildiğinde, tedbirler alındığında ve bireysel sorumluluklar yerine getirildiğinde tabi ki bunlar minimize edilebilir veya hiçbir olumsuzluk yaşanmaz. Şimdi kurban olgusu aslında hayvancılığı teşvik eden bir harekettir. Kurban dini bir vecibe olmasının yanında hayvancılığa da her zaman katkısı olmuştur. Ancak hayvan hareketlerinden, hayvanın naklinden itibaren satışına daha sonra kesimine ve kesiminden sonra neler yapılması gerektiğine dair hem hayvan kesecek vatandaşın hem de görevlilerin dikkat etmesi gereken konular var” diye konuştu. 
“Kurban almaya giden insanlar mümkün mertebe orada fazla zaman geçirmesin” 
Hayvan nakillerinin kayıt işlemi yapılmadan gerçekleşemeyeceğini dile getiren Eroğlu, “Bu yeni normal diye tanımlanan dönem her şeyin normal olduğu bir dönem değil. Bir defa bunun bir çerçevesi var ve bu çerçeveye dikkat etmek lazım. Hayvan satış yerlerine giden vatandaşlar bireysel tedbirlerini yine alacaklar. Sosyal mesafeye dikkat edecekler, maske kullanacaklar, oradaki görevliler de pazara girerken ateş ölçümü, galoş, maske ve eldiven gibi önlemleri alacaklar. Kurban alışverişlerinde tokalaşma, para alışverişlerinde yakın temasların olmaması gerekiyor. Bizim tavsiye ettiğimiz hususlardan biri de şu, hayvan pazarlarında yoğun insan hareketleri olacak kurban almaya giden insanlar mümkün mertebe orada fazla zaman geçirmesin” şeklinde konuştu. 
“Yasal önlemlere dikkat edildikten sonra Kurban bayramında önemli bir olumsuzluğun yaşanacağını tahmin etmiyoruz” 
Kurban alınırken hayvanların dış görünüşü itibariyle, hayvanın canlılığını gösteren, hasta olmadığını gösteren bazı olgular olduğunu ve bunlara dikkat edilmesi gerektiğini dile getiren Eroğlu, “Belgelere dikkat edilmesi lazım. Kurban pazarına gelen tüm hayvanların, gerek küçük gerekse büyükbaş hayvanların sağlıklı olduğuna dair belgeler vardır, bunlara dikkat edilmesi lazım. Hayvan alacak kişilerin bunu satıcıya sorması gerekiyor. Ancak zaten ilgili denetimler sonucunda gerekli belgeleri olmayan hayvanların pazara girişi zaten yasak. Ayrıca kurban pazarlarında hayvan taşıyan kamyonların da dezenfeksiyon belgesi alması lazım. Tüm bu yasal önlemlere dikkat edildikten sonra Kurban bayramında önemli bir olumsuzluğun yaşanacağını tahmin etmiyoruz” ifadelerini kullandı. 

Editör: TE Bilisim