Devletin süreklilik arz eden tüm kamu hizmetlerini sürekli kadrolarıyla yürütme zorunluluğu ve sorumluluğu bulunduğunu belirten Çiftçi, kamu hizmetlerinde taşeron çalıştırmanın, temel hak ve yasalara aykırı bir uygulama olduğunu ifade etti. 350 bin olan kamuda taşeron işçi sayısının, AKP’nin iktidara gelmesinin ardından 900 binlere ulaştığına dikkat çeken Çiftçi, düne kadar bu yöndeki tüm taleplere kulaklarını tıkayan siyasi iktidarın, konuyu tam anlamıyla bir seçim malzemesi olarak gündeme getirdiğini ve düzenlemeyi KHK ile yaparak bu konudaki kuralsızlıkların üzerini örtmeye çalıştığını söyledi.

Yangından mal kaçırırcasına yapılan düzenlemeler, tam bir bilgi kirliliğine yol açtığına dikkat çeken Yalçın Çiftçi, “İlgili kesimlerin bilgi, öneri ve desteği alınmadan hazırlanan düzenleme, uygulama sürecinde bir dizi yeni sorunu da beraberinde getirecektir.

696 sayılı KHK’nin 127. maddesi ile En son çalıştığı idare veya şirket ile daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında alt işveren işçisi olarak çalıştığı iş sözleşmelerinden dolayı bu madde ile tanınan haklar karşılığında herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmayacağını ve bu haklarından feragat ettiğine dair yazılı bir sulh sözleşmesi yapmayı kabul ettiğini yazılı olarak beyan etmek. Koşulu getirilmektedir. bu koşul, ileride ciddi hak kayıplarına yol açabilecektir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalar da kaygılarımızı gidermemektedir. Kadroya geçiş heyecanı içindeki işçilerin kazanılmış hak kayıplarına izin verilmemelidir.

Güvenlik soruşturması ve yazılı-sözlü sınav uygulamaları; iktidarın emekçileri baskılama ve sindirme ortamını pekiştirecektir. Emekçilerin zaten yıllardır çalıştıkları kurum ve kuruluşlarda kadroya alınmak için güvenlik soruşturmasına, sınava tabi tutulmaları, bu durumun yeni bir dizi kayırmacılık ve oy avcılığı için kullanılacağı yönünde endişelerimizi artırmaktadır.

Kamudaki taşeron işçi uygulamalarının önemli bir yüzdesini sağlık hizmetleri oluşturmaktadır. Bu nedenle taşeron düzenlemesi en çok sağlık hizmetlerini ve dolayısıyla sağlık emekçilerini ilgilendirmektedir. Geçtiğimiz günlerde hizmet alımı ihaleleri kapsamında tam zamanlı olarak hastanelerde görev yapan emekçiler, KHK’nın kendilerini kapsamadığını iddia ederek protesto eylemi yapmışlardır. 696 KHK ile kamuda taşeronlaştırma sona ermemektedir. Yeni düzenleme; KHK kapsamındaki kamu idarelerinde artık “Personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı” yapılamayacağı anlamına gelmektedir. Kamu idarelerinde diğer ihale biçimleri üzerinden taşeronlaştırma devam edecektir. Dolayısıyla Kamu Özel Ortaklığı ile yapılan şehir hastanelerinde sağlık hizmetlerini yürüten ve yürütecek olan pek çok sağlık işçisi kapsam dışında kalmıştır. Bu şehir hastanelerinin sahibinin devlet değil ihaleyi alan firmanın olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.

Sonuç olarak; 696 sayılı KHK ile taşeron işçilere kalıcı bir kadro güvencesi getirilmemektedir. Kaldı ki siyasi iktidar, zaten 657 sayılı yasayı baştan aşağı değiştirme, iş güvencesinin teminatı yargı güvencesini ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.

Çalışanlar arasında farklı çalışma biçimlerine (4C,4B vb.) son verilmeli, tüm emekçiler kadrolu, güvenceli çalışma koşullarına kavuşturulmalıdır. Kadrolu-kadrosuz her sağlık çalışanını çok daha kötü ve zorlu bir gelecek beklemektedir. Genel Sağlık-İş olarak, sağlık kurum ve kuruluşlarında birlikte sağlık hizmeti verdiğimiz emekçilerin kaderinin her geçen gün daha da ortaklaştığını görüyor ve gözlemliyoruz. Bu süreçte hem kapsam dışı tutulan taşeron işçiler, hem sürekli işçi statüsüne geçirilmiş taşeron işçiler hem de kadrolu istihdam edilen sağlık emekçileri olarak işyerlerinde birlikte mücadelenin koşullarını örmek zorundayız” dedi. (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim