Size hasta hallerimi yazmak istemiyorum. Ailelerimizi nasıl bilinçlendirebiliriz bunlardan bahsetmek istiyorum. Ben bilinçli bir hastaydım ve doktora gitmeden teşhisimi kendim koymuştum. Vücudumda anlam veremediğim halsizlik, kas ağrılarım, diz ve dirsek altlarında küçük küçük morluklar, iştahsızlık, hızlı kilo kaybı vs vs.
Ben 15 yaşındaydım, başta kendime ergenlik sıkıntılarındandır desem de o esnada geçmeyen bir gribe yakalandım. Grip devam ederken bir sabah uyandığımda, sol bileğimin biraz üstü, iç kısmının kocaman morardığını fark ettim. Evet bu dün yoktu, bir yere vurmamıştım ve acımıyordu. Bu olayda bir terslik vardı! Her aradığımız bilgiyi internette bulabiliyoruz. Araştırmaya başladığımda pek iç açıcı bilgiler okumadım tabi...
Doktora gittiğimde “5 dakikanı bile burada harcama hemen İstanbul, İzmir, Ankara seç ve git" dedi. Kendimizi Ankara'da buluverdik. Ne yaşayacağımızı, başımıza ne geleceğini bilemiyorduk. Girişi hızlı olan, sonucu sabır gerektiren bir serüvene “merhaba” demiştik. Genelde çocuklarda fark edilmeyip "vurmuştur bir yere çocuk o" deyip göz ardı ettiğimiz; sonradan ağır tablolarla karşılaştığımız bir kabus. Çocukları iyi gözlemlemenin ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz.
“ERKEN TEŞHİS HAYAT KURTARIR”…Çocukların ilk doktoru da ebeveynleri…
Yeni teşhis konulmuş, ne olduğunu bilmeyen, hastane bankına oturmuş bir hasta ailenin halinden en iyi başka bir hasta yakını anlar. O esnada ona en iyi gelecek şey omzuna sıcacık dokunan başka bir hasta elidir. Senin akraban olur, dostun olur, en iyi sırdaşın dert ortağın olur. Olur olur... Bütün hastaların omuzlarına sıcacık elleriyle dokunan LÖSEV ailesi de yuva olur, hastane olur şifa olur.
Lösemi iyileşebilen ancak uzun ve pahalı bir hastalıktır. Gelin lösemili çocukların yüzünü güldürün, bu zorlu süreçte onların yanında olun.
Sevgilerimle…

Oya Arı TOPALOĞLU
 
Editör: TE Bilisim