İnsanlığın günümüzde barış, kardeşlik ve eşitlik gibi değerlere hasret kaldığına değinen Başbakan Yıldırım konuşmasında dünyanın bilinen en eski anlaşmasının yapıldığı, kültürün, medeniyetin, sanayinin, tarımın her şeyden önce kardeşliğin ve insanlığın örnek şekilde dünyaya gösterildiği Çorum'a gelerek sempozyuma katılmaktan duyduğu memnuniyeti ifade etti.

Etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür eden Başbakan Yıldırım, sempozyumun dünya ve bölge barışına, kardeşliğine katkı sağlamasını diledi.

Başbakan Yıldırım, Çorum'un, Anadolu'nun 1971'de Malazgirt Savaşı ile Selçuklu himayesine girmesinin ardından Danişment Ahmet Gazi tarafından Türk hakimiyetine alındığını, o tarihten sonra Çorum'un camileri, kaleleri, saat kuleleri, köprü, sivil mimari örnekleriyle Selçuklu, beylikler ve Osmanlı döneminin izlerini günümüze taşıdığını anlattı.

Çorum'un taşıdığı diğer önemli değerin de Kadeş Barış Anlaşması olduğunu belirten Başbakan Yıldırım, Milattan Önce 1274'te, Mısır ile Hititler arasında, Kadeş önünde yapılan meydan savaşının, dünyada bilinen en eski yazılı anlaşmayla sonuçlandığını hatırlattı.

KADEŞ’İN TEMEL İLKESİ EŞİTLİK

Anlaşmanın en temel özelliğinin eşitlik ilkesine dayanması olduğunu, bu bakımdan dünyadaki diplomatik ilişkilerin tarihte ilk defa kağıda döküldüğü metin olarak kabul edildiğini aktaran Yıldırım, “Kadere bakın ki bu anlaşmaya sebep olan Kadeş Savaşı bugün halen akan kanın durmadığı Suriye topraklarındaki hakimiyet için gerçekleşti. O gün Mısır ve Hitit savaşıyordu, bugün başkaları savaşıyor, küresel terör örgütleri savaşıyor." diye konuştu.

“BARIŞ VE KARDEŞLİK GİBİ DEĞERLERE HASRET KALDIK”

Başbakan Yıldırım, insanlığın ihtiyaç duyduğu en önemli şeyin barış, kardeşlik olduğuna dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Barış kavramıyla tesis edilecek kardeşlik ve eşitlik gibi değerler de bütün insanlığın hasret kaldığı kavramlar haline gelmiştir. Bugün Avrupa'da ırkçılık, aşırıcılık, İslam ve yabancı düşmanlığı ile ötekileştirme politikaları çığ gibi büyümektedir. Gerek Hollanda gerekse Almanya seçimlerinde Avrupa'nın en büyük başının belasının yükselen İslam düşmanlığı ve ırkçılık olduğunu görmekteyiz. Aynı şekilde Ortadoğu yaşanan mezhep savaşları, Şii-Sünni çatışmaları ise Müslüman doğu için büyük bir sorun olmaya devam etmektedir. Küresel aktörlerin çıkar dengeleri çürüme, çatışma ortamına çanak tutuyor. Bugün kaynakların eşit ve adil şekilde dağıtılmadığı dünyada zengin ülkelerde obezite, fakir ülkelerde açlıkla mücadele karşımıza çıkıyor. İki tarafın da büyük sıkıntılar yaşadığı bu süreç, kaynağın adaletsizce aktarıldığı tarafa artı değer sağlamadığı gibi kaynaktan yoksun kalan taraf için de büyük bir felakete dönüşmüştür”

“Dünya vatandaşlığı” ve “küresel barış” kavramlarını içselleştirmeyen toplumların bugün Arakan'da yaşananlara adeta sessiz kaldığını vurgulayan Yıldırım, “Arakanlılar, içinde Türkiye'nin de olduğu birkaç ülke ile ancak karşılaşma fırsatını bulabildiler. Aynı şekilde Suriye'de 7 yıldır devam eden iç savaş ve terör milyonlarca masum insanın evinden yurdundan ayrılmasına, yüz binlercesinin de hayatını kaybetmesine sebep oldu” dedi.

Başbakan Binali Yıldırım, yeryüzündeki göçmen sayısının 55 milyona ulaştığına, yalnızca Suriye'deki iç savaştan kaçarak hayatını kurtarmak için doğduğu, büyüdüğü, her türlü hatırasının olduğu toprakları terk eden insan sayısının 5 milyonun üzerinde olduğuna işaret etti.

“TÜRKİYE, DÜNYANIN EN CÖMERT ÜLKESİ”

Türkiye'de 3 milyon 200 bin Suriyeli mültecinin misafir edildiğini bildiren Yıldırım, şunları kaydetti: “Küresel İnsani Yardım 2017 raporlarına göre Türkiye, dünyada en fazla insani yardım yapan ikinci ülke Amerika'dan sonra. Ayrıca 2015 yılında milli gelirin yüzde 0,75'ini insani yardıma ayırarak bu alanda Türkiye dünyanın en cömert ülkesi konumuna gelmiştir. Dünyadaki yardımların 5'te biri ülkemizden gitmektedir. Son 6 yılda 52 ülkedeki mağdur ve mazlumların çağrısına ilk kulak veren ülke Türkiye olmuştur. 2016'da Makedonya, Mozambik ve Sudan'da sel felaketi oldu. En önce Türkiye oradaydı. Ekvator’da deprem oldu yine biz vardık. Yemen ve Somali'de iç savaşta ezilenlerin imdadına yetişen yine Türkiye oldu. Haiti'de kasırga sonrası yardım elini uzatan ülke Türkiye oldu. Irak, Suriye, Filistin için baştan beri oradaydık. Bundan sonra da olmaya devam edeceğiz. Ülkemizdeki Suriyeli kardeşlerimize her türlü desteği veriyoruz. 6 yıldır sadece Suriyeli değil Irak, Afganistan gibi ülkelerden kaçmak zorunda olan kardeşlerimize de ekmeğimizi paylaşıyoruz, ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Bugün kamplarımızda 240 bin mülteci barınmakta ama diğer kalanları da yurdun çeşitli yerlerinde yerleşik vaziyetteler”

“224 BİN 750 BEBEK TÜRKİYE’DE DOĞDU”

Başbakan Yıldırım, son 5 yılda Suriyeli sığınmacı 224 bin 750 bebeğin, gözünü dünyaya bu topraklarda açtığını belirtti. Yıldırım, 509 bin sığınmacıya eğitim hizmeti verildiğini, 200 bin yetişkinin mesleki eğitim aldığını vurguladı. 19 bin 332 gencin ise üniversitelerde okuduğunu aktaran Yıldırım, “Çorum Hitit Üniversitesinin öğrenci sayısı kadar Suriyeli mülteci konumundaki öğrenciler bizim üniversitelerimizde geleceğe hazırlanıyor” diye konuştu.

Yıldırım, 200'ü aşkın yabancı öğrenci bulunan Hitit Üniversitesinde, 19 binden fazla öğrencinin eğitim gördüğünü ifade etti. Dünyanın bugünlerde doğudan batıya nükleer savaş tehdidiyle sarsıldığını kaydeden Yıldırım, bu anlamda Kuzey Kore ile Amerika arasında yaşanan gerilimin, küresel çapta hem ekonomi hem de siyasi alanda büyük bir sıkışma yarattığını vurguladı. Yıldırım, gelişen teknolojiyle meydana gelen bilgi toplumunu daha ileri taşıyacak olanın, kardeşlik ve barış olduğunu ancak bu değerlerden uzaklaşıldığını söyledi.

“UYGULAMA ÜÇ ALANDA OLACAK”

Tüm uyarılara ve bütün dünyanın karşı durmasına rağmen Kuzey Irak'ta gayrimeşru referandum gerçekleştirildiğini anımsatan Yıldırım, şöyle konuştu: “Birileri maalesef şahsi ihtiraslarını orada yaşayan yüzbinlerce, milyonlarca mazlum insanın geleceğini karartma pahasına bir maceraya kalkışmış durumda. Bu referandum, neresinden bakarsanız bakın, bölgeye huzur getirmez, kardeşlik getirmez, barış getirmez. O bakımdan da Türkiye bu referandumu yok hükmünde saymaktadır.

Bu referandum sonrası bölgede gelişecek olaylardan, orada yaşayan masum halklar değil, Kürtler, Türkmenler, Araplar, Asuriler, Ezidiler değil, inatla, ısrarla bu anlamsız adımları atan yöneticiler bedelini ödeyecektir. Bunun böyle bilinmesi lazım. Hiç kimse Kürt vatandaşlarımızla Türk vatandaşlarımızla milletimizi karşı karşıya getiremeyecektir”

Uyarıların yapıldığını ancak inatla bu referandumun yapıldığını ifade eden Yıldırım, bu şartlar altında Türkiye'nin atacağı adımların neler olacağını, alınan kararlar çerçevesinde uygulamaya geçireceklerini bildirdi. Uygulamanın üç alanda olacağını anlatan Yıldırım, “Birincisi siyasi ve diplomatik çözüm arayışlarına ara vermiyoruz, devam edeceğiz. İkinci uygulama alanımız, ekonomiktir. Hiç ihtiyaç olmaz ama ihtiyaç olduğunda üçüncü uygulama da askeri alandır. Diplomatik, siyasi alandaki uygulamalarımız nasıl olacak? Bundan böyle Irak merkezi yönetiminin aldığı kararları bizim bakımımızdan geçerli kararlar kabul ediyoruz” diye konuştu.

“MUHATABIMIZ IRAK YÖNETİMİ”

Başbakan Yıldırım, merkezi yönetimin, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'ne 3 gün içerisinde bütün sınır kapılarını, hava alanlarını ve petrol boru hatlarını teslim etme çağrısında bulunduğunu ve bu konuda karar aldığını hatırlatarak, bu kararın yarın akşam itibarıyla süresinin dolacağını aktardı. Yıldırım, şunları kaydetti: “Irak merkezi yönetiminin alacağı her türlü karara biz, Irak'ın toprak bütünlüğünü esas alan, burada yapılacak statü değişikliğini ayrımcılık ve bölücülük faaliyetlerini ülkemiz için milli bir güvenlik meselesi olarak gören ülke Türkiye, bu kararları dikkate alacak ve buna göre adımlarını atacak. Sınır kapılarında muhatabımız Irak olacak. Havaalanlarında muhatabımız Bağdat olacak ve bütün ekonomik faaliyetlerimizde birinci dereceden muhatabımız Irak merkezi yönetimi olacak”

Bunun, Kuzey Irak'ta yaşayan Türk, Türkmen ve Arapların ihtiyaçlarına duyarsız kalınacağı anlamına gelmeyeceğini dile getiren Yıldırım, bütün bölge için insanlık neyi gerektiriyorsa yapacaklarını ancak bunu Kuzey Iraklı yöneticiler üzerinden değil, merkezi Bağdat-Irak hükümeti üzerinden gerçekleştireceklerini, tek ayrıntının ve farkın bu olduğunu vurguladı.

Yıldırım, Türkiye'nin Irak ile sınırının bulunduğunu, buralarda yaşanacak gelişmelerin ülkenin yıllardır sürdürdüğü terörle mücadelede önemli bir tehdit olduğunu kaydetti.

Irak, Türkiye ve İran'ın, ortaya çıkan bu krizin en az hasarla atlatılması için gereken çalışmalarını iyi bir koordinasyon içerisinde sürdürdüğünü, sürdürülmeye de devam edileceğini belirten Yıldırım, “Ama şunun da bilinmesi lazım. Eğer ülkemize, sınırlarımız içerisinde veya sınırlarımız dışında milli güvenliğimize yönelik bir tehdit olursa karşılığını da en açık ve en sert şekilde vermekten çekinmeyeceğiz. Birinci tercihimiz değil” dedi.

“BİRİ ÖRGÜTÜ BİTİRİYORUZ DİĞERİNİ ÇIKARIYORLAR”

Başbakan Binali Yıldırım, Türk milletinin en büyük hasletinin egemenlik olduğunu söyledi. “Bizim onurumuz, gururumuz bizim istiklal ve istikbal sevdamızdır” diyen Yıldırım, bunun 15 Temmuz'da dünyaya gösterildiğini belirtti. Küresel barış ve huzuru tehdit eden terör örgütlerine karşı mücadelenin aralıksız devam edeceğini vurgulayan Yıldırım, “Dünyaya baktığımız zaman aynı anda üç terör örgütüyle mücadele eden başka bir ülke yok. Bir yanda bölücü PKK terör örgütü, diğer yanda DEAŞ denilen, insanlığın da İslam'ın da başının belası olan sapık terör örgütü ve diğer yandan da FETÖ terör örgütü” ifadesini kullandı.

Bu terör örgütleriyle çok etkin ve başarılı bir mücadele sürdürüldüğünün altını çizen Yıldırım, şöyle konuştu: “Biz terörle mücadele ederken bölge halkıyla ortak paydamız olan birlikte yaşama ve kardeşlik azmini gönülden gönüle taşıyarak kardeşlik köprüleri kurmayı da ihmal etmiyoruz. Terör örgütü bu günlerde 40 yıldır devam eden mücadeleden sonra müthiş bir bozguna uğramış durumda, müthiş bir çözülme sürecini yaşamakta. Bu terör örgütlerinin arkasındaki güçler bir terör örgütü yok olurken yedeğini hazırlamaktalar. İhmal etmiyorlar, hemen yedeğini hazırlıyorlar. Bugün Suriye'nin kuzeyinde peyda olan renk değiştirmiş, isim değiştirmiş ama içindeki ruh PKK ile aynı olan yeni bir terör örgütü maalesef dost bildiğimiz, müttefik bildiğimiz ülkelerin desteğiyle orada yeşermeye başladı. Tabii nasıl bu mücadeleyi yıllardır PKK terör örgütüyle yaptıysak ismi, rengi ne olursa olsun ülkemize yönelebilecek her türlü tehditle başa çıkacak güçteyiz, bunun da gereğini yaparız”

“DEAŞ İLE EN ETKİN MÜCADELEYİ VERDİK”

Başbakan Yıldırım, dünyanın DEAŞ ile kalkıp, DEAŞ ile yattığına dikkati çekerek, DEAŞ ile doğru dürüst mücadele eden ülkenin ise olmadığını dile getirdi. DEAŞ ile gerçek anlamda mücadele eden ülkenin Türkiye olduğunu vurgulayan Başbakan Yıldırım, “Fırat Kalkanı ile Suriye'de 4 bine yakın DEAŞ'lı etkisiz hale geldi. 250 bin Suriyeli geçti, orada huzur, rahat içinde yaşıyor ve oralardan da Antep'e, Kilis'e roketler, füzeler gelmiyor. Biz gerçek anlamda DEAŞ ile mücadele ediyoruz. Mücadele ediyormuş gibi davranıp o bölgeleri istila etmiyoruz. O bölgedeki akan kanı ve gözyaşını durdurmak için mücadele ediyoruz. Bu bakımdan dünya DEAŞ ile nasıl mücadele edeceğini anlamak istiyorsa gelsin Türkiye tecrübesine baksın” değerlendirmesinde bulundu.

OLÇOK’U UNUTMADI

15 Temmuz şehitlerine Allah'tan rahmet dileyen Yıldırım, Çorumlu Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok'un da 15 Temmuz'da alçaklara karşı direnirken hayatını kaybettiğini anımsattı.

Başbakan Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti: “Unutmayalım o gece sokaklarda Arap da vardı, Boşnak da vardı, Arnavut da, Zaza da, Çerkez de... Bir millet o gece kardeşliğin, birliğin, beraberliğin ne olduğunu dünyaya gösterdi. Cumhurbaşkanımızın bir çağrısıyla insanlar akın akın meydanlara indi. Hiçbir silahı yoktu ama göğsünde imanı vardı. O iman bu alçaklara gereken en güzel cevaptır. O gece millet olarak omuz omuza mücadele verdik. Demokrasimizi alçaklara teslim etmedik, bağımsızlığımızı darbecilere teslim etmedik. Türkiye olarak bölgesel ve küresel çapta ihtiyaç olan barışa, kardeşlik hukukuna hizmet etmeye devam edeceğiz. 2023 hedeflerimize ilerlediğimiz bu günlerde siyasetimizin merkezine adaleti ve insanı alan bir anlayışı hakim kılarak bu yolculuğu sürdüreceğiz”

Sempozyum kapsamında bilge lider Aliya İzzetbegoviç'in hatırlanmasını ve ödül verilmesini çok anlamlı bulduğunu kaydeden Başbakan Yıldırım, “Aliya İzzetbegoviç zor şartlarda Balkanlarda, Bosna Hersek'te barışı her türlü zorluğa rağmen temin etmiş, kendi bedel ödemiş, halkını bedel ödetmemiş bir bilgedir. Allah rahmet eylesin” dedi.

(Volkan SINAYUÇ)

Editör: TE Bilisim