Cumhuriyet tarihinde, dolar bazında kişi başına gelirin arka arkaya yedi yıl düşüş gösterdiği tek dönemin 2014-2020 yılları olduğunu kaydeden Cıdık, “Savaş dönemlerinde, darbe dönemlerinde, dünya ekonomik buhranında dahi yaşanmamış bir refah kaybı yaşanmıştır bu son dönemde.
Bu veriler, TL bazında büyümemize rağmen, artan nüfusla birlikte kişi başına refahımızın azaldığını göstermektedir. Yani sözde büyüyoruz ama insanımız her geçen gün daha da fakirleşiyor” dedi.
Ülkenin genelinin dolar bazında geliri düşerken, dar gelirlinin milli gelirden aldığı payın ise azaldığını belirten Cıdık, “Özellikle son günlerde dolar kurundaki hızlı artışla birlikte ‘bordro mahkûmu’ ücretlilerin geliri eriyip gitmiştir. Doları, serveti olan zengin kesim daha da zenginleşirken, dar gelirli daha da fakirleşmiştir. Asgari ücretlinin maaşındaki erime akıl almaz boyuta ulaşmıştır” ifadelerini kullandı.
Sene başında yaklaşık 385 dolara tekabül eden bir asgari ücretlinin maaşının bugün 206 dolar seviyelerine gerilediğini dile getiren Cıdık, açıklamasında şunları bildirdi:
“Şimdi %30-35 zam yapacaklarını söylüyor, bununla da övünüyorlar.
Hayat pahalılığı böyle artmaya devam ettikçe, enflasyon sürekli artıp, alım gücü de sürekli düştüğü müddetçe; %40 yapsanız ne olur, %60 zam yapsanız ne olur? Bugün %100 zam yapsanız bile, dolar cinsinden karşılığı ancak geçen seneye denk gelir; bunun adına da zam denmez!
Gelin görün ki itibarımız her geçen gün örseleniyor, hem de iktidar bunu bilerek ve isteyerek yaptığını ifade ediyor artık! Bu duruma da yeni bir kılıf uydurma telaşındalar şimdi! Dövizle baş edemeyen iktidar, Türkiye’yi güya "Çin modeli" ile kalkındıracakmış. Bu "Çin sevdası" bugün değil, çok daha önceden başlamıştı bu arkadaşlarda. 19 yılı geride bırakan bir iktidarın, 20. yılında Türkiye'ye önerdiği model bu mu olmalıydı?
Bir türlü makulu bulamıyor bu arkadaşlar, en büyük problemleri de bu; dünden bugüne değişimleri arasındaki açı farkı hep 180 derece! Bir tren bu hızla makas değiştirirse, sonu ne olur hepimiz tahmin edebiliyoruz.
Ülkede ekonominin kitabını yazdığını iddia edenler, “faizle mücadele” ile “faiz oranı ile mücadele” arasındaki farkı bilmemektedir.
Bir tarafta Merkez Bankası politika faizleri düşürülürken, diğer tarafta Hazine'nin daha yüksek faizle borçlanmak zorunda kalmasının ne anlama geldiğini ya bilmiyorlar ya da milleti kandırıyorlar.
Yani iki ihtimal var; ya bilmiyorlar ya da kandırıyorlar; her iki durum da birbirinden vahim!
Aslında doğrusunu söylemek gerekirse; Türkiye yönetilemiyor. Türkiye, ekonomiden dış siyasete, güvenlikten sosyal politikalara kadar adeta savruluyor.” (Haber Merkezi) 
 

Editör: TE Bilisim