Türkiye’nin pek çok uluslararası insan hakları sözleşmesine imza attığını ve hatta İstanbul Sözleşmesi gibi bir sözleşmenin ilk imzacısı olmakla övündüğünü belirten Özdel, “Ancak, bugün gerek İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi gerekse İstanbul Sözleşmesi gibi insan ve kadın haklarına dair sözleşmeler değil uygulanmak adeta yok sayılmaktadır” ifadelerini kullandı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarının Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı tarafından “bizi bağlamaz” denilerek tanınmadığını, aynı tutumun yargı organları tarafından da benimsendiğini kaydeden Özdel, açıklamasına şu şekilde devam etti:

“Yargı mekanizmasının en temel unsurları olan bağımsızlık ve tarafsızlık rafa kaldırılmış adeta siyasi iktidarın bir organı olarak yargılamalar yapmakta kararlar vermektedir. AKP iktidarının kendi çıkarı için ısrarla sürdürdüğü KHK rejimi zaten başlı başına insan hakları ihlallerinin devamını sağlayan bir uygulama demektir.

OHAL’i fiili olarak devam ettiren, her çıkardığı KHK ile insan haklarına bir darbe daha vuran iktidar, tüm bu ihlalleri yapan, yaratan kendisi değilmiş gibi, İnsan Hakları Günü’nü kutlamaktadır. Parlamento çatısı altındaki İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ise uluslararası sözleşmeleri iktidarın politik çıkarlarına göre tıraşlayıp yorumlamakta, insan hakkı tanımaz iktidar mensupları İnsan Hakları Günü’nü kutlayarak halkın zekâsı ile alay etmektedir.

Adalet Bakanlığı verilerine göre, 31 Aralık 2002’de Türkiye cezaevlerinde 59 bin 429 mahpus bulunuyordu. Bu sayı, 430 bin kişinin denetimli serbestlikten yararlanmasına karşın 385 Ceza ve İnfaz Kurumunda Kasım 2018 itibariyle 260 bin 144 kişiye çıkmıştır. Bu durum dahi, siyasi iktidara muhalif olmanın yolunun cezaevine çıktığının göstermektedir. .

24 Haziran seçimleri döneminde dahi 25 ilde toplantı ve gösteri yapmak yasaklanmış, toplumun çeşitli kesimleri tarafından düzenlenmek istenen barışçıl gösterilere 785 kez müdahalede bulunulmuştur. 3697 kişi gözaltına alınırken 118 kişi de tutuklanmıştır.

İnsan hakları evrenseldir, bütünseldir, bölünmezdir. Haklar ve özgürlükler birbirleriyle irtibatlıdır. Biri diğerine tercih edilemez.

Türkiye, düşüncelerini açıkladıkları için insanların yargılandığı, tutuklandığı bir ülke olmaktan çıkarılmalıdır. Türkiye, güvenlik kuvvetlerinin işkence yaptığı, karakolda, sokakta, hapishanede işkence ile insanların öldürüldüğü bir ülke olmaktan kurtulmalıdır. “dur ihtarına uymadı” diye insanların yargısız infaz edildiği bir ülke olmamalıdır. Faili meçhul cinayetler aydınlatılmalıdır. Yargı mekanizmasının siyasi iktidarın bir organı gibi davranmasından vazgeçilmelidir. Kadınların yaşam hakkını dahi koruyamayan bir siyasi iktidar, kadınları eşit özgür bireyler olması için çaba harcamalıdır. Her fırsatta “eşitlik fıtrata ters” açıklamalarının gündeme getirilmesi, eşitlik ilkesinin ihlalidir. En temel işçi haklarının dahi uygulanmaması, işverenlerin karları söz konunu oldu mu yasaların kâğıt üzerinde kalması kabul edilemez bir tutumdur.

İnsan haklarıyla insandır. Evrensel Bildirgenin 70. Yılında yaşasın insan hakları ve özgürlükleri, yaşasın demokrasi diyerek insan hakları mücadelesinin de süreceğini bir kez daha haykırıyoruz.” (Taner ŞİMŞEK)

Editör: TE Bilisim