Beyaz, “Mevcut durumda iktidar dayatmacı infaz yasası düzenlemesi anlayışından vazgeçmeli, en geniş toplumsal mutabakat sağlanarak; uluslararası hukuk ve anayasamızın eşitlik ilkesi çerçevesinde Mecliste tartışmaları devam eden düzenleme siyasal suçları da kapsayacak şekilde genişletilmeli, gazeteciler, yaşlılar, hasta mahkûmlar, çocuklar ve çocuklarıyla birlikte kalan kadınlar öncelikle tahliye edilmeli, infazlar ertelenmelidir” ifadesini kullandı.

Kanal İstanbul ihalesinde, doğal alanların imara açılmasında ve daha birçok konuda olduğu gibi milyonların evlerine kapanmak zorunda kaldığı, salgının dışında başka bir gündemi takip etmekte zorlandığı bu süreçte cezaevlerinde tahliye konusunun da suiistimal edildiğini belirten Beyaz, açıklamasına şu şekilde devam etti:

“İnfaz yasası düzenlemesinde ideolojik yaklaşımlardan vazgeçilmelidir. Uzun süredir şekillendirdikleri, ancak çocuk istismarcılarının, kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz suçlularının, uyuşturucu tacirlerinin, mafya liderlerinin, organize suç örgütü üyelerinin, katillerin, hırsızların tahliyesine yol açacağı için büyük tepki toplayan infaz düzenlemesini salgın gerekçesiyle raftan indirmiş, olduğu gibi Meclise sevk etmiştir. Kadına yönelik şiddetin korkunç boyutlarda olduğu, mevcut salgından kaynaklı ev içinde kadınların şiddete daha fazla maruz kaldığı böylesi bir süreçte iktidarın bu riski en aza indirecek acil çözümler üretmesi gerekirken kadın katillerini ve tecavüzcüleri salmaya hazırlanması bir tesadüf değil ideolojik ve siyasal bir tercihtir.

Biliyoruz ki, son yıllarda çok sayıda muhalif gazeteci, akademisyen, aydın, milletvekili, belediye başkanı, avukat, öğrenci, sendika yöneticisi/üyesi keyfi, öngörülemez, belirsiz ve geniş terör tanımı nedeniyle “terör soruşturması” adı altında tutuklanmıştır. Bu durum çok sayıda AİHM kararına da yansımış ve başta adil yargılanma hakkı olmak üzere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin çok sayıda maddesinin ihlal edildiği tespit edilmiştir.

Biliyoruz ki, herhangi bir şiddet eylemine bulaşmamış binlerce kişi keyfi, belirsiz ve geniş terör tanımı nedeniyle halen cezaevlerinde bulunmaktadır.

Attığı twit ya da sosyal paylaşımları nedeniyle “terör suçları” kapsamında tutuklanan çok sayıda kişinin cezaevlerinde bulunduğu ülkemizde bu gerçekliği görmeyen, es geçen bir düzenleme ölümcül bir ayrımcılık olacaktır.

Cezaevlerinde bulunan herkesin sağlığından ve canından devlet sorumludur. Salgının cezaevlerine sıçraması durumunda sonuçlarının tahminlerin ötesinde ağır sonuçlara, kitlesel ölümlere yol açacağı açıktır.” (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim