Cumartesi günü TBMM Genel Kurulu’nda, din görevlilernin sorunları ile ilgili MHP grup önerisi hakkında CHP grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz alan İhsan Özkes, şu görüşleri dile getirdi:
“Din görevlilerinin sorunları çok. Her devlet memuru haftada 5 gün çalışıyor, 2 gün hafta sonu tatili yapıyor. Ancak din görevlileri haftada 6 gün çalışıyor.
Din görevlilerinin kullanamadıkları haftada 1 günün ücretinin maaşlarına yansıması için verdiğim kanun teklifinin görüşülerek kabul edilmesini bekliyorum. Din görevlilerinin hac, umre ve yurtdışı görevlendirmelerinde torpil ve adam kayırmalar nedeniyle ciddi rahatsızlıkları var.
Din görevlilerinin, müftü ve vaizlerin liyakat ve ehliyetleri dikkate alınmadan iktidar mensuplarının arzularına göre tayin olmaları Allah’ın ‘işin ehline verilmesi’ emrine Diyanette bile uyulmadığını göstermektedir.

“İBADETLER DİNE GÖRE DEĞİL MUKTEDİRLERE GÖRE UYARLANIYOR”
Davutoğlu gelecek diye Cuma günü Sivas Ulu Camide ezan, 7 dakika geç okunuyor. Yine Cuma günü Elazığ’da 11:44’te okunması gereken ezan Erdoğan’ın gecikmesi nedeniyle saat 12:35’te okunuyor. İşte Türkiye’nin durumu, ibadetler dine göre değil muktedirlere göre uyarlanıyor.
AKP Sivas Milletvekili Nursuna Memecan’ın ‘Eşcinseller de imam olabilirler’ fetvasını bir CHP’li söylemiş olsaydı neler olurdu?
AKP İstanbul Milletvekili İsmet Uçma’nın din görevlilerine ‘İmamların, Kur’an Kursu hocalarının tamamının zihinleri sülfürik asit dolu’ diyerek hakaret etmesi din görevlilerini rahatsız etmiştir.
Allah’tan başkasından korkmaması gereken din görevlilerinin iktidar milletvekillerinin hakaretlerine sessiz kalmaları AKP iktidarında toplumun geldiği durumu ifade ediyor.

“RÜŞVETİ ALAN DA VEREN DE MEL’UNDUR”
Malum saray için Bülent Arınç bile ‘israf var’ diyor ama bu ülkede kimse ‘evet israf var’ diyemiyorsa, ‘Her cuma bir ayet sallıyorum. Bu Bakara iyi makara’ diyenlere kimse ‘Bu söz küfürdür. Söyleyen kişi kafir’ olur diyemiyorsa, devlet işi yaparken alınan rüşvete ‘hediye’ denilmesine hiçbir kimse ‘rüşvet, hediye olamaz, rüşveti alan da veren de mel’undur’ diyemiyorsa,
Yalancı Peygamberlik iddiasında bulunarak ‘Hz. İbrahim tabi ki benim, Hz. Muhammed ise en küçük kardeşim’ diyen AKP Düzce Milletvekili İbrahim Korkmaz’a, ‘Başbakan’a dokunmak bence ibadettir’ diyen AKP Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin’e bir şey denilemiyorsa,

“AKRABAYA DEVLET KASASINDAN VERMEYE DELİL DİYE GÖSTERİLİP ALLAH’IN AYETİ ÇARPITILIYORSA…”
Her cuma hutbe sonunda okunan Nahl Suresi-90. ayetinin adaletten bahsetmesine rağmen, adaleti, iyiliği ve akrabaya vermeyi emreden bu ayeti, adaletsizliğe, torpile, adam kayırmaya, akrabaya cebinden vermeye değil de devlet kasasından vermeye, adeta delil göstererek Allah’ın ayetlerini çarpıtan AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’e ses çıkarılamıyorsa,
AKP döneminde haram helal demeden yiyen, kul hakkını hiçe sayan, israfı itibar sayan, hırsızlığı, yolsuzluğu, devlet malını aşırmayı caiz gören hatta ‘çalıyorsa da çalışıyor, çalıyorsa Allah için çalıyor’ anlayışında olan ahlaksız Müslüman tipi yetiştiriliyor.
Bu meyanda AKP İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ün günah işleme özgürlüğünden bahsetmesi manidardır. Hırsızlık, yolsuzluk yapmak özgürlük olacak, hırsıza ‘hırsız’ demek suç olacak, bu anlayış ne dine ne de imana sığar.

“NİŞANLIYLA EL ELE DOLAŞMAK GÜNAH, HIRSIZLA EL ELE, KOL KOLA OLMAK SEVAP”
Nişanlısıyla el ele dolaşmanın günah, hırsızla el ele kol kola olmanın sevap olduğu gibi yeni bir din algısı, bir değişim yaşanıyor. AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal ‘Değişimin karşısında dinler bile duramaz’ demesi de manidardır.
Domuz derisinden post olmaz. Hırsızlığı, yolsuzluğu, devlet malını aşırmayı, helal sayanlardan da Müslüman olmaz.

“AHRETTE GEÇERLİ OLAN PARA DEĞİL İMAN”
Sayın AKP’liler; ahrette geçerli olan para değil, ahrette geçerli olan imandır, iman. Kimi AKP’lilerde şirke girme temayülü mü var acaba diye düşünüyorum. Örneğin AKP Düzce Milletvekili Fevai Arslan ‘Allah’ın tüm vasıflarını üzerinde toplayan bir lider var’ demesi alenen bir şirk değil midir?
İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın ‘Hz. Muhammed gururlandı, biz gururlanmadık’ tarzındaki sözleri, haşa kendilerini Hz. Muhammed’den daha üstün görmek gibi bir mukayese nasıl izah edilebilir?
Elbette AKP döneminde cumhuriyetin kazanımları zarar gördü. Yargı zarar gördü. Hak hukuk, adalet insan hakları zarar gördü ancak en büyük zararı din gördü. Zira bugün Türkiye’de din özgürlüğü yok. Din vesayet altına girdi. ‘Hırsızlık kötü bir şeydir ama maneviyatı çalmak daha kötü bir şeydir’ fetvası bunun açık seçik delilidir.
Bugün Türkiye’de iktidar korkusu, Allah korkusunu geçmiştir. Her rekat namazda okunan ‘yalnız sana ibadet ederiz ve yalnızca senden yardım dileriz’ ayeti tehlikededir.
‘Muhakkak ki kulları arasında Allah’tan korkanlar alimlerdir’ ayeti de tehlikededir. Zira dinin yanında değil de iktidarın ve gücün yanında yer alan, dini, egemen güçlerin, müstekbirlerin hizmetine sunan kimi bel’amlar türemiştir.

“HIRSIZLIKLA İLGİLİ AYET VE HADİSLERE ADETA SANSÜR UYGULANIYOR”
17 ve 25 Aralık rüşvet yolsuzluklar operasyonlarından sonra camilerde hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk devlet malını aşırma gibi konularda ayetlere ve hadislere adeta sansür uygulanması İslam tarihinde görülmemiş kara bir parantez arasını oluşturmaktadır.
Hırsıza ‘hırsız’ diyemeyen, yolsuza ‘yolsuz’ diyemeyen, israfa ‘haram’ diyemeyen, zulme rıza gösteren, Allah’ın kitabına değil, muktedirlerin gözüne bakarak fetva veren bel’amlar var.

“DİN GÖREVLİLERİ DİN DIŞILIKLARDAN RAHATSIZ”
Saygıdeğer din görevlilerimiz, tüm bu din dışılıklardan rahatsızdırlar. Ülkemiz insanlarını Alevi, Sünni, Türk, Kürt gibi ayrıştırma, kutuplaştırma had safhaya ulaşmıştır.
Halk, böl parçala ve yut yöntemiyle yönetiliyor. Bir düşman hedef kitle oluşturuluyor ve bu kitle imha edilmeye çalışılıyor ‘ne oluyor, yapmayın, etmeyin, günahtır’ diyenler de hedefteki o kitle ile aynı suçlamalara maruz kalıyor.
En sonunda cami cemaati ve din görevlileri de ayrıştırılmaya başlandı. Aynı safta namaz kılanlara bile cami cemaatinden mi yoksa düşman kılınan cemaatten mi ayrışması yapılmaktadır.
Elbette bu durumdan din görevlileri rahatsızdır. İmamlara, arkasında namaz kılan insanlar arasında ayrım yapması için dayatma eşi görülmemiş bir zulümdür.
Güneş gibi herkesin üzerine doğan, Mevlana gibi her kesimden herkesi kucaklayan din görevlilerimizi rahat bırakınız. Cadı avının din görevlileri arasına da sirayet etmesi toplumsal bütünlüğümüzü yaralamaktadır.”
Editör: TE Bilisim