“Aşure Günü” olarak da ifade edilen kutsal “10 Muharrem”i dün idrak ettik. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Çorum Şube Başkanı Nurettin Aksoy, 10 Ağustos 2021 tarihli ÇORUM HABER’e yazdığı “Kerbela” başlıklı yazısında, “Hicri takvim 680.yılında Muharrem Ayının 10. Gününde Hz. Muhammed’in torunu Hz. Ali ve Fatıma’ nın oğlu İmam Hüseyin’in, zalim Yezit’e biat etmediği için aile fertleri ve yakınları ile birlikte aç susuz bırakılarak hunharca şehit edildiği mekânın adıdır Kerbela.” ifadesini kullanmıştı. 
*** Emekli öğretmen Nesimi Eker de, şair-yazar Sema Güzel Kara’nın “Anadolu Hümanizmi” başlıklı yazısını dün sosyal medya hesabından paylaştı. Sema Güzel Kara, “Avrupa'da hümanizma ortaya çıkmadan yüzyıllar önce ‘Benim Kâbem insandır’ diyen bir halk yaşardı Anadolu'da...” cümlesiyle başladığı yazısında, “Hümanizma bilinenin aksine Anadolu topraklarında doğmuştur aslında. Fakat bu insanlar, insan sevgilerinin bedelini çok ağır ödemişlerdir hep.”  değerlendirmesini yaptı. 
*** Nurettin Dede’nin “Kerbela” başlıklı yazısını yeniden yayınlayıp Sema Güzel Kara’nın barış, kardeşlik, sevgi mesajları içeren yazısını da okurlarımızın görüşlerine sunuyoruz. İslam aleminin yüzyıllardır kanayan yarası ve dinmeyen acısı Kerbela şehitlerini saygıyla, rahmetle anıyoruz. 

KERBELA

Nurettin AKSOY 

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür 
Vakfı Çorum Şube Başkanı

Hicri takvim 680.yılında Muharrem Ayının 10. Gününde Hz. Muhammed’in torunu Hz. Ali ve Fatıma’ nın oğlu İmam Hüseyin’in, zalim Yezit’e biat etmediği için aile fertleri ve yakınları ile birlikte aç susuz bırakılarak hunharca şehit edildiği mekânın adıdır Kerbela.
Kerbela şehitlik makamıdır. Kerbela Bağdat’ın güneyi Fırat’ın kenarıdır. Kerbela zulmün adıdır, mazlumların çilesidir, gözyaşıdır. Kerbela bir direncin adıdır, zalime baş eğmemektir. Kerbela Muharrem ayıdır, yası matemdir, aşuredir. Kerbela zalimin zulmünü, acıyı birliğe beraberliğe, yola erkâna, barışa sevgiye dönüştürmektir. Kerbela nefis ile hesaplaşma, arınmak, temiz pak olmaktır.
Biz Aleviler için nerede bir zulüm, ölüm, açlık, susuzluk varsa, katliam varsa orasıdır Kerbela. Mazlum anaların, babaların, kardeşlerin yüreğidir Kerbela.
Kerh Bela iki sözcükten oluşur. Kerh gam ve hüzün demektir. Bela ise adı üstünde felaket facia demektir.
Dünyanın neresinde olursa olsun gam, hüzün, felaket, facia var ise orası Kerbela’dır. Irak’tır, Suriye’dir, Afrika’dır, Filistindir, Maraş’tır, Sivas’tır, Çorum’dur, Soma’dır, yanan ormanlarımızdır. İşte bu nedenle tüm Kerbelalar aynı zamanda zalimlerin, zulümlerinin arkasındaki siyasal ve dinsel despotluğu gösteren eğitimdir. Bu eğitimden mezun olanlar iriliğin, birliğin ve dirliğin birleşik mücadelenin önemini billir, bilir ki dağınık olanların seyredenlerin, duyarsızların kayıpları büyük olur. Barış ve dostluk içinde yaşamanın önemi kurtarıcı olan (Mehti) senin yüreğindeki adalet duygusundan ve vijdan muhasebesinden çıkan derstir. Çıkan ders eşitlik ile canlı cansız bütün varlıkların sevgi, hoşgörü ve emekten yana bir ortak yaşamdır. Bu ders bu şekilde cereyan etmezse bu zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür. Bu yeni Kerbelalara davet çıkarmaktır. Uykudaki insan için uyanma kendine gelme, gözlerini hakikate açmasıdır. İnsan önce hak temelli mücadelenin, insan kalmanın ilk koşulu olduğunu bilmelidir.
Kerbelalar için zalime, yezite lanet okumak, gözyaşı dökmek, aç susuz kalmak yetmez. En önemli unsur mazlumdan ve doğrudan yana tavır almaktır. Zalime biat edenlere yüksek sesle itiraz etmektir. Çünkü tarih bunun en iyi kanıtıdır, oysa adalet, eşitlik, demokrasi, emeğin hakkı, laiklik ve barış insanı kölelikten ve zulme biattan kurtarır.
Bu nedenle iyi bir yaşam için her yer Kerbela, her gün Aşuredir.
(ÇORUM HABER, 10 Ağustos 2021)

*

ANADOLU HÜMANİZMİ...!

Sema Güzel Kara

Avrupa'da hümanizma ortaya çıkmadan yüzyıllar önce "Benim Kâbem insandır" diyen bir halk yaşardı Anadolu'da...

"Hararet nardadır, sacda değildir.
Keramet baştadır, taçta değildir. 
Her ne ararsan kendinde ara.
Kudüs'te, Mekke'de, hacda değildir. " 

diyen bir halk.

Bugün hala çocuklarını türkülerle büyüten, mesajlarını türkülerle veren bir halk olarak yaşamaya devam ederler Anadolu'da.

"Kendi noksanını bilip arif ol.
Kimsenin ay'bını gözetme gönül.
Yetmiş üç millete bir nazarla bak. 
Hak sevmiş yaratmış söz etme gönül"

Bu türkülerle büyütürler çocuklarını.  Ders kitaplarına girmesi gereken yüce bir felsefedir bu...
Hümanizma bilinenin aksine Anadolu topraklarında doğmuştur aslında.
Fakat bu insanlar, insan sevgilerinin bedelini çok ağır ödemişlerdir hep.

"Kimse bana yaran olmaz, yar olmaz.
Mertlik hırkasını giydim giyeli. 
Dünya bomboş olsa bana yer kalmaz.
İnsana muhabbet duydum duyalı"

sözleriyle ne güzel anlatmışlardır, yaşadıkları halleri.

Dünyaya geliş nedenlerini;

"İkilik kinini içimden atıp
Özde ben bir insan olmaya geldim. 
Taht kuralı ariflerin gönlüne
Sözde ben bir insan olmaya geldim.

Ben de bir zamanlar baktım bakıldım. 
Nice yıllar bir kemende takıldım.
O aşkı mecazda yandım yakıldım
Közde ben bir insan olmaya geldim" 

diyerek açıklamışlardır.

Hâl ehline yapılmış ne güzel bir izahattır bu.

Çocuklarını;
"Tellallık eyleyip, yalanlar atma.
Şurada, burada halkı aldatma.
Küheylandır diye eşeği satma.
Alemin gözünü toz etme gönül" 
        
öğütleriyle yetiştirmişlerdir. 

Böyle bir felsefeyle yetişmiş olan bu insanlar, uğradıkları haksızlıkları ve zulmü şiirlere, türkülere şöyle dökmüştür. 

"Ardımdan vuranlar yüzüme güler.
Kestiği az gibi, parçalar, böler.
Herkes kılıcını boynumda biler. 
Başımı meydana koydum koyalı"

Buna rağmen insanları sevmekten asla vazgeçmemislerdir.

Dünyada insani değerler azalırken, hümanizma can çekişirken, insana olan inançlarını hiç kaybetmemişlerdir onlar. 

"İnsan hakta hak insanda
Ne ararsan var insanda. 
Çok marifet var insanda
Madem ki ben bir insanım" 

demiş ve insanlığa dair umutlarını korumuşlardır bugüne değin.
Siz de tanıyın onları, "bunlar da kim...?" demeyin...

Editör: TE Bilisim