Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Özlem Sir Gavaz, Hititler’in, cerrahi tıp yerine şifalı otlarla tedaviyi seçtiğini, ayrıca Hitit tıbbının, Orta Asya Şaman kültürü ile benzerlikler taşıdığını söyledi.

Ankara’da ASKAT (Arkeoloji Sanat Kültür ve Araştırma Topluluğu) tarafından düzenlenen “Tarihte Sağlık Uygulamaları” programı kapsamında  “Eski Önasya Toplumlarında Sağlık Uygulamaları” konulu bir seminer veren Sir Gavaz, Hitit tıbbı başta olmak üzere Mısır, Mezopotamya ve Ortaasya’daki sağlık uygulamalarının benzerlik ve farklılıkları ile ilgili çarpıcı örnekler anlattı.

HİTİTLERDE “ŞİFALI OT” REVAÇTAYDI

Eskiçağ toplumlarında, dinin ağır bastığı toplumlarda büyü ile tedavinin, savaşçı toplumlarda bıçakla (cerrahi) tedavinin, tarım toplumlarında ise şifalı otlarla tedavi yöntemlerinin görüldüğünü vurgulayan Yrd.Doç.Dr. Özlem Sir Gavaz,  “İşte Hititler bunların içinde en fazla droglara dayalı, yani şifalı otlarla tedavi yöntemini seçmişlerdir. Elbette teokratik devlet yapısı, büyü ile tedaviyi de önemli bir konuma getirmiştir. Fakat savaşçı bir kavim olmalarına rağmen Hititler, cerrahi tıbbı nerdeyse hiç tercih etmemişlerdir. Hitit tıbbı deneysel niteliği ağır basan Mısır tıbbından ziyade, dinsel pratikleri ve inancı ağır basan Mezopotamya tıbbına benzemektedir.” dedi.

TANRILAR İHMAL EDİLİRSE…

Özlem Sir Gavaz, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:

“Hititler hastalık nedenlerini; tanrıların ve bayramların ihmal edilmesine, tanrılara karşı işlenen günaha, insanın bedeninin ve ruhunun kirlenmesine, mağaralar, düdenler ve yer altı çatlaklarından çıkarak insanları kötü biçimde etkileyen ruhlara ve cinlere, ölü ruhlarının huzursuz edilmesine ve kara büyüye bağlamaktaydılar.

ÖLÜLERİN ÖÇ ALMASI

Mısır’da da hastalık sebepleri tanrıların yanı sıra ölülerin öç alması ya da büyü yapılmış olması gibi nedenlere bağlanmaktadır.

Aynı sebepler Hititler için de geçerlidir. Örneğin Hititler de özellikle haksız yere öldürülen insanların ruhlarından gelebilecek herhangi bir zarardan çok korkmaktaydılar. Çünkü bu insanların uğradıkları haksızlığa karşı kefaret elde etme çabasında olduklarını düşünürlerdi. Özellikle de kraliyet mensuplarının haksız yere öldürülmeleri sadece öldüren kişilere değil, tüm Hitit ülkesinin baş etmesi gereken felaket ve hastalıkların nedeni olarak görülmekteydi.

Hititler, kanunlarda cezası ölüm olmasına rağmen, kara büyüyü uygulayarak birçok kişinin hasta olmasına sebep oluyorlardı. Hatta bu büyülerin öldürücü etkilerinin olduğuna da inanıyorlardı.

İLAÇ OLARAK KULLANILAN BİTKİLER

Hitit tabletlerinde kayıtlı reçetelerde adamotu, alıç, aksırık otu, arpa, badem, banotu, buğday, defne, dişotu, hardal, haşhaş, kayısı, köknar, mazı, mersin, meyankökü, safran, sarımsak, sedir, soğan, üzüm, zeytin gibi Anadolu’da yetişen bitkiler yanında abanoz, Mekke pelesengi, şeytantersi gibi dış ülkelerden getirilen droglara da rastlanmaktadır. Örneğin göz bebeğini büyüterek geçici olarak görmeyi sağlayan ‘atropa bella dona’ güzel avrat otu sıkça kullanılmaktaydı.

ŞAMAN KÜLTÜRÜ İLE BENZERLİK

Hitit Tıbbı, kendi çağcıl medeniyetleri Mısır ve Mezopotamya tıbbı karşısında biraz daha basit gibi görünse de, hastalığı belirli metotları kullanarak ortadan kaldırmayı amaçlayan bir yapıya sahiptir. Ayrıca uygulanan tanı ve tedavi teknikleri ile hekimlerin işlevleri Orta Asya Şaman Kültürü ile de yakın benzerlik göstermektedir. Anadolu’da hala var olan el verme geleneği ve koca karı ilaçları hazırlayan şifacı kadınlar da dört binyıllık devam eden bir geleneğe işaret etmektedir.”

(Selda FINDIK)

Editör: TE Bilisim