Bireylerin siyasal sisteme, yani devlete olan üyelik bağı olarak tanımlanan vatandaşlık kavramının, uluslararası nüfus hareketlerinin gündemde olduğu günümüzde, daha bütüncül bir bakış açısı ile değerlendirilmeye ihtiyaç duyulduğunu anlatan Çam, bu ihtiyacın, vatandaşlığın, bir milliyete bağlılık yerine, ortak bir hukuki yapıya bağlılık olarak tartışmaya açılması için de önemli bir fırsat sunduğunu ifade etti.
Türkiye’de, vatandaşlığın görevlerini yerine getirmek ve hak taleplerini dillendirebilmek üzerinden değerlendirildiğini söyleyen Hayati Çam, “Bu çerçevede, aktiflik derecelerine göre 4 farklı vatandaşlık profili ortaya çıkıyor:
Pasif vatandaşlık: Daha çok, vatandaşlık görevlerini yerine getiren fakat vatandaşlık haklarını elde etmek veya hak ihlallerine karşı çıkmak için eyleme geçmeyen grup,
Utangaç vatandaşlık: Eyleme geçmek isteyen ancak ne yapmaları gerektiğini bilmeyen, bunu araştırmaya yeltenmeyen grup,
Sorgulayan vatandaşlık: Her zaman eyleme geçmeyen ama karşılaştıkları hak ihlalleri ile ilgili ne yapmaları gerektiğini araştıran ve sorgulayan grup,
Eyleme geçen vatandaşlık: Karşılaştıkları haksızlıklar karşısında sorgulama, şikayet etme, protesto etme, imza kampanyasına katılma, hukuki süreçlere başvurma gibi eylemlerle kendilerinin veya başkalarının mağduriyetini azaltma çabasında olan grup” dedi.
Aktif vatandaşlığın artmasıyla birlikte, farklı din ve etnik gruplara olumlu bakışın da arttığını belirten Çam, buradan hareketle, Türkiye’de aktif vatandaşlığa ilişkin algı ve pratiklerin gelişmesinin, Türkiye’nin demokratikleşmesi sürecine de katkıda bulunduğunu kaydetti.
(Haber Merkezi)
Editör: TE Bilisim