4.Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde son saatlerde olduklarını belirten Saatcı, dördüncü dönem toplu sözleşme görüşmelerinde, masanın her iki tarafının el sıkışması ya da uzlaşamayıp birbirinden uzaklaşması noktasının son saatlerinde olduklarını dile getirdi. Çatışmanın uzlaşmadan daha maliyetli olduğuna, kucaklaşmanın yumruklaşmadan daha az enerji gerektirdiğine, el sıkışmanın kamplaşmanın maliyetini sıfırlayacağına, aynı iradenin altına imza atmanın farklı iradelerle niza çıkarmaktan daha az yorduğuna hep şahitlik ettiklerini söyleyen Saatcı, “Sosyal maliyet dikkate alındığında finansal maliyetin ikinci planda kalır. Çünkü, sosyal maliyet, finansal maliyetten daima büyüktür. Finansal maliyet, sosyal maliyeti karşılamak ya da engellemek için katlanılması gereken bir unsurdur. 4. dönem toplu sözleşmelerinde bugün bulunduğumuz nokta bütün bu hususlar dikkate alınarak karar verilmesi gereken noktadır”dedi.

Türkiye’nin büyüme rakamlarının da memura teklif edilen zam oranlarının da ortada olduğunu ifade eden Saatcı, işveren Heyeti tarafından teklif edilen zam oranlarını Türkiye’ye, Türkiye’nin adalet zeminine, Türkiye’nin kalkınma hamlesine uygun bulmadıklarını anlattı. Bu teklifi, müzakere edilemez bulduklarını, bu teklifle pazarlık yapmayı Büyük Türkiye iradesinin, Güçlü Türkiye hedefinin yok sayılması olarak gördüklerini ifade etti. Saatcı, “Hakkımızdan bir kuruş fazlasına tamah etmeyiz, hakkımızdan bir kuruş eksiğine de rıza göstermeyiz” dedi.

Ahmet saatcı açıklamasında şunları dile getirdi: “Masanın karşı tarafından gelen teklif, adil Türkiye dönemine değil aciz Türkiye dönemine ait. İşveren Heyeti’nin teklifi, kalkınan Türkiye döneminin değil IMF’ye borçlanan Türkiye döneminin teklifidir. Hükümetin bize sunduğu teklif, güçlü Türkiye’nin değil, kendi içine sinmiş Türkiye devrinin yansımasıdır. Dördüncü dönem toplu sözleşme, Türkiye’nin kamu görevlileri için büyümeden payını, refah artışından hakkını aldığı bir düğün olsun. Bu düğünde, Kamu İşveren Heyeti’ne düşen, beşi bir yerdeyi toplu sözleşme masasının gerdanına takmaktır. Hükümete düşen, adalet terazisinde iki kefeyi eşitleyecek, kalkınma noktasında Türkiye’yi ateşleyecek zam oranlarını toplu sözleşme metnine yazmak ve altına birlikte imza atmamızı sağlamaktır. Toplu Sözleşme hakkının mimarı Memur-Sen, kamu görevlilerinin hakları koruma limanı Memur-Sen, kamu görevlilerinin haklarını artırma imkanı Memur-Sen, toplu sözleşme masasının kahramanı Memur-Sen sıfatlarımıza halel getirecek bir teklife Evet demeyiz, bir metne imza atma gafletine düşmeyiz”

Memur-Sen olarak geçmiş dönem toplu sözleşmelerini, geçmiş dönemde enflasyon farkı kaynaklı maaş yükseltmelerinin gözden geçirilmesi gerektiğinin altını çizdiklerini belirten Saatcı, “Büyümeden pay verilmemektedir. Masada verilmeyen zam enflasyon tarafından verilmektedir. Temmuz ve Aralık aylarında enflasyonun yüksek çıkması için temennide bulunan kamu görevlisi kitlesi üretilmemelidir. İşte en son yüzde 3 zam verilen dönemde enflasyon canavarı de 2.92 ilave etti. 5.92’ye çıktı zam oranı. Gelin bu yoldan, bu yöntemden vazgeçin. Düşük oran verip, yüksek enflasyon rakamlarına cömertlik beratı taktırmayın. Biz istiyoruz ki, biz 20 milyon insani üzmekle üretilecek soysal maliyet, sevindirmek için kullanılması gereken finansal maliyetten de her zaman daha büyüktür. Bizim maaşlarımıza zammı enflasyon değil, toplu sözleşme masası yapsın. Biz istiyoruz ki; maaş ve ücretlerimizdeki artış oranlarını enflasyon değil Hükümetle bizim imzamız birlikte belirlesin. Biz istiyoruz ki, emeğin maaş rakamlarını enflasyon canavarı değil milletin adamı yükseltsin. Biz, istiyoruz ki, 4. Dönem Toplu Sözleşme adalet ve hakça paylaşma noktasında milat olsun.” (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim