KESK’e bağlı Tüm Bel-Sen ve BES şube başkanlarının da katıldığı açıklamada KESK Dönem Sözcüsü ve Eğitim Sen Şube Başkanı Mustafa Gül, AKP iktidarı süresince kamu emekçilerinin haklarının gasp edildiğini, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL’de çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle birçok kamu emekçisinin haksız yere işten çıkarıldığını belirtti. Demokratik toplu iş sözleşmesi ve grev haklarının da gasp edildiğini belirten Gül, Türkiye’de toplumun AKP tarafından kutuplaştırıldığını ve ekonomik açıdan da ekonomik krizin yaklaştığına dikkat çekti. Gül sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sonuç olarak; 24 Haziran’da ya yasama-yürütme-yargıdaki kuvvetler ayrılığı ilkesinin iktidar lehine ortadan kaldırıldığı, parlamentonun etkisiz ve göstermelik olarak varlığını koruyacağı, padişahlık yetkileriyle donatılmış bir başkanlık sistemi ya da eşit, özgür, barış içinde ve laik bir düzenin kurucu zemini olacak bir seçim yaşanacak.

Dolaysıyla 24 Haziran 2018 baskın genel seçimleri tüm yurttaşlarımız kadar biz kamu emekçilerini de yakından ilgilendirmektedir. Çünkü 24 Haziran’da asıl olarak AKP’nin dayattığı tekçi, otoriter, dinci-gerici, mezhepçi ve etnik politikalara dayalı karanlık gidişatın devam edip etmeyeceği de belirlenecektir.

Kamu emekçileri AKP+MHP’de ifadesini bulan Cumhur İttifakına oy vermeyecek, geleceğine sahip çıkacak, eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir gelecek için taleplerini daha güçlü savunacak ve takipçisi olacaktır.”

Kamu emekçilerinin oy verirken önem vereceği ve seçimini neye göre yapacağı ise şöyle açıklandı:

“Tarihimizin belki de en karanlık döneminden geçiyoruz. 20 Temmuz 2016 tarihinden bugüne süren OHAL ile hukuksuzluğun, adaletsizliğin, emeği hedef alan saldırıların merkez üssü haline getirilen bir ülkede hayatta kalma mücadelesi veriyoruz.

OHAL ile parlamento işlevsiz hale getirilip, anayasa askıya alındı. Hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkelerini yerle bir ettiler. OHAL’i yaşamımızın her hücresine müdahale etmenin aracı haline getirdiler.

11 yıl boyunca ‘beraber yürüdük biz bu yollarda’ nakaratını tutturdukları yapıya karşı, birileri gibi, 15 Temmuz’dan sonra değil, kurulduğu günden beri mücadele eden konfederasyonumuz KESK’i kriminalize etmeye çalıştılar, hedefe koydular.

Anayasa ve yasalarla, ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşme ve anlaşmalarla güvence altına alınmış sendikal hak ve özgürlüklerimizi, örgütlenme hakkımızı kullanmamızı ‘suç’ saydılar.

Yandaş sendika ile işbirliği yaparak fişleme, suçlama ve ihbarcılık sistemini esas alarak bağlı sendikalarımız üyesi 4.218 kamu emekçisini işinden, ekmeğinden ettiler.

Yüzbinlerce kamu emekçisinin işsiz bırakıldığı, intihara sürüklendiği koşulları görmezden geldiler. Yaşanan hukuksuzluğa, keyfiliğe karşı çıkanları ‘mağduriyet edebiyatı yapmakla’ itham ettiler.

Şimdi de 22 aydır sürdürdükleri bu anti demokratik, hukuksuz düzeni süresiz ve kalıcı hale getirmek istiyorlar.

Tüm cumhuriyet tarihinden daha fazla özelleştirme yapılmış, kamusal hizmetler piyasaya açılmış, sosyal devlet uygulamaları birer birer ortadan kaldırılmıştır.

Sermayeye vergi muafiyetleri başta olmak üzere her gün yeni ayrıcalıklar tanınmış, çalışanların maaşları vergi dilimleri ile kuşa çevrilmiş, doğrudan ve dolaylı vergilerle bütçenin tüm yükü halkın sırtına yüklenmiştir.

Gelir dağılımındaki adaletsizlik her gün biraz daha büyürken emekçilere büyümeden ayrılan pay yıllar geçtikçe düşürülmüştür.

Başta grev ve siyaset yapma hakkımızın engellenmesi olmak üzere kamu emekçileri güvencesizlik ile mevcut gidişata razı olma seçeneklerinden birini tercih etme dayatması ile karşı karşıya bırakılmıştır.” (Taner ŞİMŞEK)

Editör: TE Bilisim