Yine Anayasa değişikliği taslağına göre, Cumhurbaşkanı’nın hiçbir gerekçe göstermeden Meclis’i feshedebileceğini belirten Suvacı, “Atatürk’ün bile alamadığı bir yetkiyi Cumhurbaşkanı’na vermek doğru mudur?” ifadesini kullandı.

CHP İl Başkanı Suvacı, Cumhurbaşkanı’nın Anaeyasa Mahkemesi üyelerini istediği gibi atayabileceğine de işaret ederek, “Bu üyeler Cumhurbaşkanı suç işlerse Yüce Divan onu nasıl yargılayacak?” sorusunu yöneltti. (Haber Merkezi)


SORU VE YANITLARLA ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ NELER GETİRECEK?

CHP İl Başkanı Hasan Suvacı, soru ve yanıtlarla, Anayasa değişikliği tasarısını şöyle değerlendiriyor:

Bu teklifle Amerika’daki gibi bir başkanlık sistemi mi öneriliyor?

Hayır, Başkanlık sistemi sert kuvvetler ayrılığına dayanır. Yasama, yürütme ve yargı birbirinden tamamen ayrıdır. Birbirlerini denetleme mekanizmaları vardır. Önerilen sistemde ise bütün yetkiler bir kişinin (Cumhurbaşkanının) elinde toplanıyor. Bu sistem bir başkanlık sistemi değildir. Açıkça, diktatörlük, tek adam rejimi önerilmektedir.

Yapılmak istenen bir hükümet sistemi değişikliği mi, rejim değişikliği midir?

Yapılmak istenen bir rejim değişikliğidir. Egemenliğin tek bir elde toplandığı otoriter rejime geçiştir. Türkiye’de siyasal rejim demokrasi eksikleri olmakla birlikte demokratik cumhuriyettir. Bu değişiklik demokrasi eksikliğini gidermeye dönük yapılmıyor. Tam tersine eksik demokrasiyi de sonlandırıp, otoriter-totaliter bir diktatörlüğün anayasal zemini oluşturuluyor.
Cumhuriyet rejimi, kurulduğu günden bu yana egemenliği Saraydan alıp halka verme ve demokratikleşme çizgisini benimsemiştir. Bu ise açık bir karşı devrim hareketi olarak, egemenliği tekrar halktan alıp Saraya (bir kişiye) verme girişimidir. Demokrasiye yönelen gidişin kesintiye uğrayıp, diktatörlüğe yönelmesidir.
Bu nedenle yapılmak istenen basit bir hükümet değişikliği değil, rejim değişikliğidir.

Cumhurbaşkanını halk seçiyor. O halde egemenlik neden halktan alınmış olsun?

Egemenliğin halka ait olması için seçim tek başına yeterli bir mekanizma değildir. Egemenliğin yansıması olan erklerin (yasama, yürütme, yargı) kullanılma biçimi de en az o kadar önemlidir.
Cumhurbaşkanı geçerli oyların çoğunluğuyla seçilir. Bu, milletin % 51’inin altındaki bir temsil oranıyla dahi seçilebileceği anlamına gelir. Ayrıca partili sıfatı ve yürütme organının başı olması nedeniyle milletin tümünü değil, belirli bir siyasi görüşe sahip kısmını temsil edeceği açıktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, iktidar ve muhalefetiyle her zaman milletin çok daha büyük bir kesiminin iradesini temsil eder. Bu çerçevede milletin egemenliğini en geniş şekilde yansıtabilen ana organ meclistir.
Ayrıca egemenliğin millete ait olmasının bir diğer güvencesi, egemenliğin kullanımının (erklerin) dağıtılmış olmasıdır. Yasama, yürütme ve yargı erkleri birbirini denetleyecek şekilde ayrılıp, anayasal zeminde birbirini denetleyebildiği ölçüde egemenliğin tek elde toplanması önlenir. Bu da egemenliğin millette olmasının güvencesidir. Yapılan teklifle tek elde toplanan egemenlik, artık millete ait değildir. Şahsa aittir.

Güçler ayrılığı korunuyor mu?

Bu rejim, güçler ayrılığı rejimi değildir. Güçleri bir kişinin (Cumhurbaşkanının) elinde toplayan bir rejimdir. Cumhurbaşkanının hem yürütmeyi, hem yasamayı, hem de yargıyı eline geçirdiği bir dikta rejimidir.

Denge ve denetleme mekanizmaları var mı?

Önerilen rejimde denge ve denetleme mekanizmaları yoktur. Sistem Cumhurbaşkanında toplanan yetkilerin hiçbir şekilde sınırlanmaması üzerine kurgulanmıştır. Başkanlık sistemlerinde denge-denetleme mekanizması olarak çalışan, Meclisin onama yetkileri, meclisle başkan seçimlerinin ayrı tarihlerde yapılması, fesih yasağı, bağımsız yargı gibi kurumlar, sistemin tıkanma sebebi olarak görülüp yok edilmiştir. 

Editör: TE Bilisim