Gelir durumuna bakmazsızın herkesten eşit oranda alınan dolaylı vergilere dayanan vergi sisteminde dolaylı vergilerin oranının toplam vergilerin içerisinde %70’e kadar çıktığını belirten Alper, “Kalan %30’luk pay içerisinde ise özellikle emekçilerden alınan gelir vergisinin payı yüksek bir orana sahiptir. Artan oranlı gelir tarifesinde ilk iki dilim tutarı düşük tutularak düşük gelire sahip emekçiler %15’lik gelir vergisi oranı ile başladıkları yılın ortalama yarısını %20’lik gelir vergisi oranı ile tamamlamaktadır. Üzerinde kıyamet koparılan, açlık sınırı rakamlarının bile altında 1.300 TL’lik asgari ücret 11. aydan itibaren bir üst vergi diliminden vergilendirilmekte tabiri caiz ise açlıktan vergi alınmaktadır” dedi.

“VERGİ KAMU HİZMETLERİNİ KARŞILAMAK İÇİN ALINMIYOR”
Bütçe gelirleri içerisinde kamu hizmetlerine ayrılan payın sürekli olarak azalırken, özellikle emekçilerden alınan vergilerin sürekli arttığını vurgulayan Alper, “13 yıllık AKP iktidarı döneminde yapılan bütçelerin en belirgin özelliği halktan toplanan kamu kaynaklarının giderek artan oranda kamu hizmetleri dışındaki alanlara aktarılmasıdır. Geçtiğimiz yıllar içinde kamu kaynakları, asıl kullanılması gereken alanlara değil, yerli ve yabancı sermayeye, patronlara teşvik amaçlı olarak kullandırılmaya başlanmıştır. Bu durumun kaçınılmaz bir sonucu olarak kamu hizmetlerine bütçeden ayrılan pay oransal olarak istikrarlı bir şekilde azaltılmıştır. AKP’nin iktidara geldiği kriz dönemi olan 2002’de bütçeden kamu hizmetlerine 42,3 pay ayrılmışken, bu oran 2016 bütçesinde yüzde 25’e kadar düşürülmüştür” ifadelerini kullandı.

“EMEKÇİLERDEN TOPLANAN VERGİLER NEREYE HARCANIYOR?”
Ödemiş olduğu vergiler karşılığında kamu hizmeti bekleyen emekçilerin eğitim ve sağlıkta katkı payları, vergi yoluyla şişirilen fahiş elektrik, su ve doğal gaz faturaları ile karşı karşıya kaldığını belirten Alper, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
“Yaptıkları her kuruş harcamada dolayısı ile ödedikleri vergiler de cabası. Sonuç olarak ülkemizde uygulanan vergi politikaları emekçileri yoksullaştırmanın en etkili aracı haline getirilmiştir.

EĞİTİM, SAĞLIK, ÇALIŞMA BAKANLIĞI, DİYANET BÜTÇELERİ
Eğitim bütçesi yıllar içinde rakamsal olarak artıyor gibi görünmesine karşın, eğitim yatırımlarına ayrılan payın azalıyor olması dikkat çekidir. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17 iken, 2016 yılı itibariyle bu oranın yüzde 8,23’e geriletilmesi öngörülmektedir.
Sağlık bütçesinin önemli bir bölümü sağlıkta dönüşüm uygulamalarına ayrılmakta, herkese eşit, ulaşılabilir ve ücretsiz sağlık hakkı yıllar içinde adım adım tasfiye edilmiştir. Özel sektörden mal ve hizmet alımlarının bu yılki sağlık bütçesi içinde belirgin bir şekilde artmış olması, halkın vergilerinin bir kez daha ilaç tekellerine ve özel sağlık kuruluşlarına aktarılacağının kanıtıdır. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2002-2014 yılları arasında sadece özel hastanelerin sayısı 271’den 550’ye çıkarak, oransal olarak yüzde 102 artış göstermiştir. Sadece bu rakam bile sağlık alanında yaşanan özelleştirmeyi anlamak açısından önemlidir.

“EMEKTEN YANA BİR BÜTÇE İÇİN MÜCADELEYİ YÜKSELTECEĞİZ”
Büyük bir kısmı işçi ve emekçi halktan alınan dolaylı ve dolaysız vergiler yoluyla elde ettiği gelirlerden oluşan bütçenin paylaşımının nasıl olacağını belirleyecek olan doğrudan doğruya karşıt sınıfların gücü ve yürüttükleri mücadeledir. Söz konusu mücadele süreci sadece ekonomik düzeyde değil, toplumsal, siyasal ve ideolojik yönleriyle daha da sertleşmenin işaretlerini bugünden vermektedir. Bu açıdan bakıldığında 2016’da sınıflar arası güç ilişkileri ve mücadelenin seyri, bütçe kaynaklarının nasıl bölüşüleceğinde temel belirleyici olmayı sürdürecektir.”
(Haber Merkezi)
Editör: TE Bilisim