Babası Bekir Çelik, benim Gazipaşa İkokulu’nda öğretmenimdi. Hadiye Elbir öğretmenimle başladım ilkokula, Bekir Çelik öğretmenimle bitirdim.

Bahçelievler Kooperatifi’nin evleri bitmiş, Bahçelievler İlkokulu da yeni yapılmıştı. Gazipaşa’nın, evi Bahçelievler’e yakın öğrencileri, biz 4. sınıfa başladığımızda bu yeni okula geçtiler.

Şu günlerde yıkılmakta olan okul binası, işte ta o yıllardan kalma.

Bizim Gazipaşa’nın ahşap binası ise iki kez yenilendi.

*

Müfit Çelik, 1946 doğumlu. Bizden bir önceki kuşak. Zaten kız kardeşi Zuhal Çelik benim okul arkadaşımdı. Sevgili Zuhal’le, telefonla, mesajla da olsa hâlâ görüşürüz.

Müfit, Türk resminin parlayan yıldızıydı. Hele de suluboya tekniğinde ülke sınırlarını aşan bir üne sahip olmuştu. Tanışıklığımız zamanla dostluğa dönüştü. Kaybettiğimiz 1997 yılına doğru pek çok birlikteliğimiz oldu.

Uzun sarı saçlı, renkli gözlü, yakışıklı bir insandı.

Üstüne üstlük, olağanüstü yeteneklere sahip bir sanat insanı…

Geçmişte duyduğum bir anekdotu, sonradan kendisine de doğrulattım.

Konservatuvar yıllarında, biraz da hippi tarzıyla, tam bir turisti andırıyordu.

Kız Sanat’ın karşısında, galiba Kavukçu Sokağı’nın girişinde seyyar arabasıyla ekşi elma satmakta olan hemşehrimiz de, turist geçiyor diye ağzını açmış bakıyormuş. Müfit farketmiş, adama yaklaşıp tam Çorum ağzıyla “Dayııı…İkiyüzelliğram eşgi elma verele!” dememiş mi?

Satıcı yıldırım çarpmış gibi, düştü düşecek…

*

Sevgili dost Şahika Çağlar, geçen gün sosyal medyada eski bir fotoğraf paylaştı.

Anılara yolculuk yaparken, bu fotoğraf çıkmış önüne…

1996 yılında ÇORUM HABER’de çekilmiş bir fotoğraf…

Müfit o dönem hemen her gün gelirdi gazeteye.

Ressam-yazar arkadaşımız Şahika Çağlar, bu fotoğrafı şöyle anlatmış:

“Bu fotoğraftakilerden iki güzel insan, güzel atlara binip aramızdan ayrıldılar; sanatçı dostumuz müfit Çelik ve az bulunur entelektüel ağabeyimiz Abdullah Ercan…Işıklar içinde uyusunlar.

Kendisinden feyz aldığımız sevgili Mehmet Yolyapar, bilge insan, öğretmenimiz Abdulkadir Ozulu, sözcükleri ustalıkla şiire dönüştürüp duygularımıza tercüman olan sevgili Gazanfer Eryüksel, o zamanlar çiçeği burnunda avukat olan Alparslan Bıyıkoğlu, hep dostum, sevgili Deniz Çetin Türer, güzel insan, unutulmayan dost Füsun Öcal ve yıllar önce ben…

İyi ki hayatımın en verimli, en güzel yıllarında yol arkadaşlarım oldular…”

*

Derya Ataker’in, Facebook’ta ilgiyle izlediğim “Müfit Çelik Dostları” isimli bir grubu var.

Şahika’nın bu fotoğrafı paylaşmasından sonra, Müfit’i özlemle andığımı ifade ederken, Yazılıkaya’nın Eylül-1996 sayısına kapak olarak yaptığı, daha sonra bana armağan ettiği suluboya tablosunu, evimin en baş köşesinde onurla muhafaza ettiğimi yazdım.

Ve Derya Ataker’in isteği üzerine de tabloyu taratıp “Müfit Çelik Dostları” grubuna gönderdim.

Bu, Müfit’in çocukluğunun geçtiği Çorum’daki ev…

Hem bu yanıyla anlamlı, hem de tablo olarak gerçek bir şaheser…

Suluboyaya bu kadar hakim bir ressamı ben tanımadım.

Zaten Time Dergisi de, “dünyanın ilk 10’u” arasına almış ya…

*

Bu, dünya çapında yeteneği, ne yazık ki pek genç yaşta toprağa verdik.

O’nu defnederken, arkadaşı Füsun Öcal da yanımızdaydı…

Bana armağanı olan bu tablo grupta paylaşıldıktan sonra da, “bu resmi yaparken yanındaydım” diye mesaj attı.

Müfit Çelik’i bir kez daha özlemle, rahmetle anıyorum.

O’nu seven herkese de, tüm eski dostlara da selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum.

Şahika gibi, “iyi ki dostum olmuşlar” diyerek…

Editör: TE Bilisim