17 Ekim 2005 tarihinde kurulan Eğitim-İş’in, 10 yıllık sürede; eğitim çalışanlarının, tüm emekçilerin, günden güne yoksullaşan halkımızın ve karanlığa sürüklenen ülkenin umudu haline geldiğini dile getiren İlhan Yaşar, mücadelenin Cumhuriyetin bütün kurumlarının teslim alındığı yeni dönemde çok daha çetin geçeceğini söyledi. İçinden geçilen zorlu süreçte, başta ABD olmak üzere emperyalist güçlerin Yeni Dünya Düzeni kapsamında sömürüyü alabildiğine yoğunlaştırdıkları, küreselleşme adı altında yapılan uygulamalarla emek örgütlerini ve demokratik kitle örgütlerini işlevsizleştirdikleri, yapılan özelleştirmelerle taşeronlaştırmayı etkin kıldıklarının görüldüğünü dile getiren Yaşar, AKP iktidarının ise bu küresel güçlerle işbirliği yaparak, ulus devletin ve bağımsızlığın yok edilmesine, etnik ve dinsel ayrımcılıklarla da üniter yapının yıkılmasına, ulusal birlik ve beraberliğin bozulmasına çanak tuttuğunu söyledi.
İçinde bulunulan dönemin, siyasal iktidarın faşizan politikalarının, her türlü haksızlığın ve hukuksuzluğun yaşandığı, yargının ve adaletin çöktüğü bir dönem olarak tarihe geçtiğini anlatan İlhan Yaşar, Laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitimin askıya alınmaya, Cumhuriyet eğitim sisteminin ve oluşturduğu kültürün tasfiye edilmeye çalışıldığı, Atatürk devrim ve ilkelerinin yok edilmek istendiği bir süreç yaşandığını ifade etti.
Siyasal iktidarın, geride bırakılan 13 yıl boyunca, eğitim sistemini kendi çıkarları için kullanacağı bir araca dönüştürdüğünü söyleyen Yaşar, “Bu araç, gerici ve işbirlikçi iktidara seçmen ve oy devşirmek için kullanılmaktadır. Doğal olarak özgür düşünceli insanlar yetiştirecek laik ve bilimsel eğitim yok edilmek istenmektedir. İktidarın bütün eğitim uygulamalarında bu amacı taşıyan somut izler görülmektedir. Bir başka deyişle eğitim yoluyla insan yetiştirme amacı değil, yetişecek olan insanlar üzerinde bir kontrol sağlama amacı güdülmektedir.
Emekçileri kendi içinde basamaklandırarak bölen, sınıf mücadelesini etnik ve inanç temelinde ayrıştırarak güçsüzleştiren, esnek çalışma koşulları içinde örgütsüzlüğü dayatan ve yeni işsizler yaratarak çalışanları yedekleyen bu ekonomik düzlem, Türkiye işçi sınıfının politik konum almasını da etkilemiş ve yeni güç yarılmaları ortaya çıkartmıştır. Eğitim-iş oynanan bu oyunların farkındadır ve emek mücadelesinde devrimci bir yapılanmanın örülmesi için üzerindeki sorumluluğun da bilincindedir” dedi.
(Haber Merkezi)
Editör: TE Bilisim