Türkiye’de eğitim sisteminin uzun süredir ciddi anlamda alarm verdiğini kaydeden Gül, “Siyasi iktidarın eğitim alanında, büyük ölçüde kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda yaptığı değişiklikler, başta öğrencilerimiz, öğretmenler, eğitim emekçileri ve veliler olmak üzere, toplumun geniş kesimlerini her zamankinden daha çok etkilemiştir” dedi.

Laik-bilimsel eğitime meydan okuyan yeni müfredat değişikliklerinin uygulanmaya başlanması ve yıllar içinde yapboz tahtasına çevrilerek sürekli değiştirilen sınav sistemleri nedeniyle öğrenci ve velilerin kafasının hiç olmadığı kadar karıştırıldığını belirten Gül, “Geçtiğimiz 15 yıl içinde sınav sistemini altı kez değiştiren MEB, eğitimde somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek yerine, eğitimde yaşanan kargaşa derinleştirecek adımlar atmayı tercih etmiş ve aldığı her karar toplumun geniş kesimlerince tepkiyle karşılanmıştır” ifadelerini kullandı.

Eğitimde yaşanan ve yapısal hale gelen sorunların her ne kadar görmezden gelinmeye çalışılsa da, eğitim sorununun halkın en temel gündemini oluşturmayı sürdürdüğünü dile getiren Mustafa Gül, açıklamasına şu şekilde devam etti:

“Çocuklar eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamamış, çocuk yaşta evlenmeyi özendiren düzenlemeler yapılmış, çocuk işçiler sorunu büyümüş, okullarda, yurtlarda, kurslarda çocuklara yönelik cinsel istismar ve şiddet vakaları artmıştır. Eğitimde ve toplumsal yaşamda yaşanan çocuk istismarının üzerini örtme çabalarına rağmen, geçtiğimiz dönemde cinsel istismar ve cinsel saldırıların artmasına yol açacak yasal düzenlemeler gündeme gelirken, kadına ve çocuğa yönelik çok sayıda taciz ve tecavüz olayı yaşanmıştır.

Yoksul, emekçi ailelerin çocukları başta olmak üzere, kız çocukları, kırsal kesimde yaşayan çocuklar; eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamamış, önemli bir bölümü dini vakıf ve derneklerin kucağına itilmiştir. Bölgesel, cinsel, sınıfsal vb. eşitsizlikler, anadilinde eğitim gibi en temel sorunlar iktidarın çözmek bir yana daha da derinleştirdiği temel sorunlar olarak eğitim sisteminin öncelikli gündem maddesi olmayı sürdürmüştür.

İkili öğretim, niteliksiz eğitim hizmeti, eğitimin özelleştirilmesi, kalabalık sınıflar, karma eğitim karşıtı uygulamalar, taşımalı eğitim, altyapısı bozuk okullar, okullarda öğretmenlere yönelik olarak yaşanan şiddetin artması, çocukların dini cemaat ve vakıfların kreşlerine ve yurtlarına yönlendirilmesi, Öğretmen Strateji Belgesi ile öğretmenlerin mesleki gelişimine yönelik piyasacı müdahaleler, çocukların örgün eğitim sistemi dışına itilmesi, çocukların barınmak zorunda bırakıldıkları yerlerde taciz ve istismara uğraması, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik, ataması yapılmayan öğretmenler vb gibi devasa sorunlar 2017-2018 eğitim öğretim yılının ilk yarısında öne çıkan başlıklar olmuştur.

Geçtiğimiz dönem, MEB’in eğitimde dinselleştirmeyi temel alan politikalarını yoğunlaştırması, Diyanet başta olmak üzere, dini vakıf ve derneklerle yapılan protokollerin sürmesi, özellikle okul öncesi eğitimde pedagojik olarak sakıncalı olmasına rağmen ‘dini eğitim’ uygulamalarının başlatılması ve özellikle kurum açma ve kapatma yönetmeliğinde yapılan değişikliklerle ‘bütün yolların imam hatiplere’ çıkmasını sağlayacak düzenlemeler yapılmıştır.

Eğitim sisteminde iktidar eliyle gerçekleştirilen dönüşüm, elbette ülkedeki ekonomik, toplumsal ve siyasal koşulların gelişiminden ayrı ve bağımsız değildir. Bugün karşımızda iki seçenek bulunmaktadır; ya eğitim sistemi ve okullar tamamen iktidara teslim edilecek ya da sistemin eğitim üzerinden kendi çıkarlarına göre biçimlendirmek istediği çocuk ve gençlerimizin gerçek anlamda laik, bilimsel ve anadilinde eğitim alması için top yekûn mücadele edilecektir.

Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okulöncesinden üniversiteye kadar bilimin değil, dini inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde eğitim ve bilim emekçilerinin, öğrenci ve velilerle birlikte kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve kamusal eğitim hakkı için mücadelemizi tüm emek ve demokrasi güçleri ile birlikte omuz omuza sürdüreceğimiz bilinmelidir.” (Taner ŞİMŞEK)

Editör: TE Bilisim