1-7 Mart Deprem Haftası nedeniyle önceki gün Çorum Meslek Yüksekokulu Konferans Salonu’nda düzenlenen Deprem Paneli’nin ardından sonuç bildirgesi yayınlandı.

Çorum İnşaat Mühendisleri Odası tarafından kamuoyuna duyurulan sonuç bildirgesinde şu tespitler yapılıyor:

“Ülkemizin büyük bir kısmı deprem kuşağında yer almaktadır. Bu nedenle depremle yaşamaya alışmak zorundayız. Depreme dayanıklı yapılar yapmalıyız.

Deprem, tektonik plakların hareketleri sonucu yerkabuğunun altında biriken gerilme enerjisinin aniden boşalmasıdır. Depremler genel olarak, tektonik plak hareketleri, yanardağ patlaması, heyelanlar, patlamalar gibi sebeplerle meydana gelir.

Ülkemizin %93’ü aktif deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Ülkemizde meydana gelen depremler 10-30 km arasındaki sığ depremlerdir. Sığ depremler daha yıkıcı olmaktadır. Son yüzyılda ülkemizde birçok yıkıcı deprem meydana gelmiş ve binlerce insan hayatını kaybetmiştir.

Tektonik blok hareketleri milyonlarca yıldan beri devam eden bir sürekliliğe sahiptir. Bu hareketliliğin odak noktalarından birisi de Avrasya levhası ile bu levhaya göre rölatif olarak 20-25 mm/yıl ile batıya hareket eden Anadolu levhası sınırındaki Kuzey Anadolu Fayı(KAF) olarak ortaya çıkmaktadır. KAF, 1939 yılındaki Erzincan depreminden başlayıp 1999 yılındaki Gölcük ve Düzce depremlerine kadar devam eden bir deprem göçüne sahne olmuştur.

İlimizde ise 2007 deprem yönetmeliğine uygun olmayan çok katlı binalar yer almaktadır. Olası büyük ölçekteki bir depremde risk altındadır. Yapılarımızı depreme karşı hazırlamak için 2007 deprem yönetmeliğine uygun bir şekilde denetlenmesi gerekmektedir. Mevcut yapılarımızın performans analizleri yapılarak riskli yapılar belirlenmelidir. Deprem riski altında bulunan binaların güvenli hale getirilmesi için 6306 sayılı afet riski alanların dönüştürülmesi yasasına uygun bir şekilde yenilenmesi gerekmektedir.

Afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen, sanat, norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemek olan 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun gereği risklerin belirlenerek kaldırılması ve 4708 Sayılı Yapı Denetim Hakkında Kanunun amacına uygun kaliteli yapı inşa etmek, kaçınılmaz olan depremlerden önce alınacak, acıları en aza indirecek tedbirlerdir.​

Depreme dayanıklı yapıda Beton kalitesinin önemi çok büyüktür. Bu nedenle;

Betonda Kalıcılık için dayanım arttırılması gerekir.

Sünek davranış için yönetmelik kurallarına uyulmalıdır.

Sargıya önem verilmelidir.

Betonda agrega tane boyutu beton atılacak yapı elamanına göre değiştirilmelidir.

Agrega granülometrisi iyi ayarlanmalıdır.

Betonun yerleştirilmesine ve sıkıştırılmasına önem verilmelidir.

Betonun KÜR’üne önem verilmelidir.

Betonun işlenebilirliğini arttırmak için su değil katkı kullanılmalıdır.

Betonun kabulünde yerindeki dayanımı dikkate alınmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, ‘İnsanları deprem öldürmez, binalar öldürür.’

Başbakanlık AFAD Yönetimi Başkanlığı tarafından uygulamaya konulan Türkiye Afet Müdahale Planı, Afet Yönetim ve Karar Destek Sistemi, Türkiye Afet Bilgi Bankası gibi projelerin yerelde kullanımının yaygınlaştırılması, önlem alma ve zarar azaltma kültürünü toplum içinde geliştirmek, eğitim faaliyetlerini hızlandırarak genişletmek ve bu platformlarda öncülük yapmak hedeflenmiştir.

İlimizde ilk kez gerçekleştirilen ve farkındalığın, bilinçlenmenin önünü açan/açacak Deprem Haftası Panelinde Kamu-Üniversite-STK işbirliğinin güçlenerek devam ettirilmesi ve çalışmaların daha sık yapılması hedeflenmiştir.

Bu paneli zincirin ilk halkası gibi düşünerek 17 Ağustos depremi yıl dönümünde, afetlerde yer alan tüm aktörlerin (kamu-üniversite-stk-özel sektörün) katılımıyla kongreye, seminere dönüştürerek zincire yeni halkalar eklenmesi planlanmıştır.

Deprem Türkiye’nin kaçınılmaz bir gerçeği olmasına rağmen gerekli tedbirlerin yeterince alınmadığı görülmektedir. Bu nedenle Ülkemizin Depreme heran hazırlıklı olması adına Kamu kurum ları, bürokrasi, üniversiteler ve halkın daha fazla çalışmalara katılım sağlayarak duyarlılığın arttırılması lazımdır.” (Emre URAL)

Editör: TE Bilisim